Kaçıncı derse girmiştik bilmiyordum. Aklım sürekli Ateş'in yazdığı kâğıda gidip geliyordu. Evlilik olamazdı diye düşünüyordum kendimi kandırmaya çalışıyordum. Bu işin içinde başka bir şey olacağını umuyordum ama her şey oradaydı.
Balımların ortadan kaybolması, Savaş'ın elinde yüzüklerin olması ve Ateş'in sürekli dilinden düşmeyen 2 gün lafları...
Mert'in "Sonunda oğlum 4. Derse gireceğiz nerde kaldınız?" dediğini duyduğumda kafamı kaldırıp onlara bakmıştım. Çok mutlulardı.
Balım "Ya iş uzadı. Adam bir türlü biz olmadığımızı söyledi." Dedikten sonra bana bakmıştı. " Kuzum senin yüzün solgun mu duruyor? Hayırdır kim öldü?" diye şaka yaptığında hafifçe gülmüştüm.
"Bilmem belki daha ölmemiştir." Dediğimde çenemde bir el ve Ateş'e doğru dönmem bir olmuştu.
"Balım haklı, sabahtan beri kötüsün. Araba tuttu dedin ama başka bir şey yok değil mi?" dediğinde bakışlarım istemsizce Savaş'a kaymıştı. O yüzükleri görene kadar iyiydim.
Ateş'in bakışları Savaş'a kaydığında bakışlarımı geri çekmiştim.
"Rüyanın etkisindeydim üstüne araba da tuttu. Abartılacak bir durum değil." Dediğimde Ateş sözlerime kulak asmayarak "Hastaneye gidebiliriz istersen." Dediğinde başını iki yana salladım.
"Bana hastane deme Ateş lütfen, gayet iyiyim." Dediğimde hepsi gülmeye başlamıştı. Ateş beni kendine çekip sıkıca sarılırken sıcak elleri soğuk ellerimle birleşmişti.
"Ellerinde buz gibi güzelim, hastalanmış olabilir misin?" diyerek ateşimi kontrol ettikten sonra hasta olmadığımı kanaat getirmişti. Ateş yüzüme dikkatli bir şekilde bakarken Emirler çoktan yerine geçmişti.
Emir " Öğretmen bizi yok yazdı mı?" dediğinde Savaş omuz silkerek "Yazdı da sorun etmeyin çıkışta müdürle konuşur hallederiz." Demişti.
Onlar kendi aralarında konuşurken titreşimde olan telefonum çalmaya başlamıştı. Oğuzun sınıfta olmadığını anladığımda o sanmıştım ama cebimden çıkartana kadardı. Ekranda "Annem" yazısını gördüğümde oflayarak aramasını reddetmiştim.
"Arayan kim güzelim?" dediğinde sakin kalmaya çalışarak "Annem aradı. Yine hangi yalanları sıralayacak." Dediğimde Ateş yüzünü hafif ekşitti.
"Bence aç."
"Ne? Şaka yapıyorsun değil mi?"
"Şaka yapmıyorum. Evet, yaptıkları affedilecek derece değil ama o da annen. Seni merak ediyor."
"Beni merak ediyorsa zamanında oğlunu da merak etseydi. Anne yüreği o zaman da olsaydı." Dediğimde Ateş dudaklarını birbirine bastırarak ellerini havaya kaldırdı.
"Peki leydim sakin olun. Ben bir şey söylemedim." Dediğinde sinirim yavaş yavaş dinmeye başlamıştı. Ama telefonum ısrarla çalana kadardı. Ateş telefonumu işaret ettiğinde pes ederek telefonu elime aldım.
" Derdi ne öğrenip geleceğim." Dediğimde Ateş gülerek " Okul içinde kaçırılma durumun olmayacağına göre bekliyor olacağım güzelim." Diye şaka yaptığında hafifçe gülümseyerek sınıftan çıkmıştım. Koridorda konuşacaktım ama çok gürültülüydü.
İstemeyerek de olsa bahçeye çıkıp arka tarafa sessizliğin hakim olduğu bir yere geçtim. Telefon son kez çaldığında sakin kalmaya çalışarak görüşmeyi başlattım.
"Efendim." Dediğimde karşıdan annemin ağlamaklı sesini duymuştum.
"Güzel kızım."
"Ne söyleyeceksen söyle ve kapat." Dediğimde karşı taraftan ilkte ses gelmemişti. Sanırım böyle bir tepkiyi beklemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Takıntılı Sosyopat 2 Uyanış
Teen FictionAlev Bursaya taşındığı gün yep yeni bir hayat beklerken, evren ona farklı bir hayat sunmuştu. Adımını ilk attığı an karanlık, ürkütücü bir çocukla tanıştı. Ateş Ozansoy... 🔥 Yaşamayacağı her acıyı tattı ve yaşadı. Hiç beklenmedik dostlar edinirken...