“Partinin en güzel kızı sensin.” Diye uzun sessizliğin ardından konuştuğunda ani iltifatı karşısında sadece susarak cevap vermiştim.
“Seni susturmanın farklı bir yolunu daha buldum.” Dediğinde gülümseyerek “Beni susturmak için ani iltifatların yetmez.” Dediğimde arsız bir şekilde sırıtmaya başlamıştı.
“Biliyorum, bende farklı yollar asla bitmez.” Dedikten sonra beni çevresinde bir tür döndürdükten sonra hızlıca kendine çekmişti.
“Burayı hatırlıyor musun?” dediğinde neyi kast ettiğini anlamamıştım.
“Mekândan mı bahsediyorsun?” dediğimde güldü.
“Evet, hiç mi dikkat etmedin.” Dediğinde ona ayak uydurarak etrafıma dikkatli bir şekilde bakındım. Emirlerin bulunduğu yere odaklandığımda beynimde flaş patlamış gibi olmuştum.
Bakışlarım geri Ateş’e kaydığında gülerek “Hatırladın.” Diyerek başını sallamıştı. Bu o mekândı… Ateş’in o meşhur intikam gününün olduğu yerdi.
“İntikam günü” diye ikimizde aynı anda söylemiştik. Ardından Ateş “Ve bana ilk kez tokat attığın mekândı.” Dediğinde kaşlarımı hafifçe çatarak;
“Hak etmeseydin atmazdım.” Dediğimde Ateş belimde olan eli sıkışılarak beni kendine daha da çekmişti. Ve kulağıma doğru eğilerek;
“Laflarım hala geçerli ben ateşimle her yeri yakıyorum. Sende alevinle her yeri yakıyorsun.” Dedikten sonra hafifçe benden uzaklaşmıştı. Aramızda milimlik mesafe vardı. Ama bundan hiçte rahatsız olmuyordum. Ateş “Ve ikimizde hem birbirimizi yakmaktan hem de her yeri yakmadan duramadık.” Dediğinde o sözleri söyleyeceğini sanmıştım. İma yapacağını düşünsem de Ateş yine her zaman ki gibi şaşırtmıştı.
“Sanırım tokat yemiyorum” diyerek geniş bir şekilde gülümsedi ama sesimi çıkartmadığımı gördüğünde “ Dut yemiş bülbüle döndün.” Diyerek dalga geçmişti.
“Sonunu geçmişte ki gibi bitireceksin sanmıştım.” Dediğinde Ateş yine o şımarık gülüşü ile “ Sözlerimin lafta kalmasını sevmiyorum. Zamanı geldiğinde çok güzel söndüreceğim.” Dediğinde kendi topuğuma sıktığımın farkında değildim. Ağzımı açacağım sırada “Ayrıca tekrar o sert tokadını yemek istemiyorum. O zaman beni çok kötü rezil etmiştin.” Dediğinde gülümseyerek;
“Dersimi aldım diyorsun yani?” diyerek tek kaşımı kaldırdım. Ama o ağzı ile ‘cık’ diye bir ses çıkartarak başını iki yana sallamıştı.
“Ben asla dersini almayan o serseri çocuğum.” Diyerek beni tekrar çevremde döndürdükten sonra aniden yere doğru yatırmıştı. Bunu beklemediğim için nefesimi kontrol edememiştim. Ateş üstüme doğru eğilerek korkmuş yüzüme bakarken “Bende o asla dersini alamayan serseri çocuğun, serseri prensesiyim.” Dediğimde gülümseyerek beni doğrultup tekrar dansımıza devam etmiştik.
Ateş elini kaldırıp işaret parmağı ile burnuma hafifçe vurarak “Hayır sen serseri prenses değildin. Sen o şarkıda ki kızsın.” Dediğinde kaşlarımı alaycı bir şekilde çatarak “Hangi şarkıda ki kız?” diyerek aklımda ki soruyu sormuştum.
“Sevgili prensesim hiç mi korkmuyorsun karanlıktan? Kim bilir ne rüyalar, görüyorsundur.” Dediğinde hangi şarkıdan bahsettiğini anlamıştım.
“Peki devamı?”
“Devamı mezarlıkla ilgili sadece söylediğim yerleri seviyorum.” Dediğinde sadece gülümsemiştim. Ama içten bir şekilde değildi. Birlikte yavaş bir şekilde dans ederken şarkı tekrar son bulmuştu. Başka bir şarkının çalacağını düşünürken sağımızda kalan sahnede bir hareketlenme olmuştu. Bakışlarımız oraya kaydığında gördüm kişiyle kaşlarım yukarıya kalkmıştı.
“Ateş sahnede ki kişi…” dediğimde Ateş “Aynur Aydın” deyivermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Takıntılı Sosyopat 2 Uyanış
Подростковая литератураAlev Bursaya taşındığı gün yep yeni bir hayat beklerken, evren ona farklı bir hayat sunmuştu. Adımını ilk attığı an karanlık, ürkütücü bir çocukla tanıştı. Ateş Ozansoy... 🔥 Yaşamayacağı her acıyı tattı ve yaşadı. Hiç beklenmedik dostlar edinirken...