Hayatınız da birden zaman durur ve bütün sesler kesilir ya işte şimdi ben de öyle olmuştu. Savaş karşımda duruyor benimle konuşmak istiyordu. Şuan rüyadaysam uyanmak istemiyordum. Savaşa çaktırmadan kendimi kontrol ettim rüya da değildim. Savaş kanlı canlı bir şekilde karşımda duruyordu ve o dondurucu bakışlarını bu sefer yok etmiş aksine durgun bir denizi andıran mavi sıcak gözlerle yüzüme bakıyordu.
Cemre "Asude, Balım gelmişse kızı neden kapıda bırakıyorsun!" diye sesini duyduğumda bakışlarımı ondan kaçırmıştım. Cemrenin sesini de duyduğuma göre artık rüya de olmadığımı net bir şekilde kanıtlamıştım.
"Balım değil Cemre, sen valizini hazırla ben geliyorum." Diyerek masanın üstünde duran hırkamı üstüme geçirerek Cemrenin sorusuna cevap vermeden odadan hızla çıkmıştım. Ona baktığımdaysa yüzünde tuhaf bir şey vardı. Savaş'ın yüzünde gördüğüm ilk tebessüm olabilirdi ve bu sefer benden saklamıyordu.
"Cemreyi geçirmen hiç iyi olmadı sahte boncuk."
"Buzdolabı gelmiş deseydim saçmalayacağını biliyordum." Dediğimde tek kaşını kaldırarak baktı.
"Nasıl bir saçmalama?" diyerek imalı bir şekilde soruduğunda bakışlarımı kaçırarak otelin çıkış koridorunu gösterdim.
"Ne konuşacağız?" dediğimde sorusunu cevaplamadığım için gülerek önüne dönüp yürümeye başladı. "Takip et sahte boncuk." Dediğinde derin bir nefes alarak takip etmeye başladım.
Dışarıya çıktığımızda arabasına gideceğini düşünmüştüm. Ama yürümeyi tercih etmişti. Birlikte uzun ve dümdüz yolda yürümeye devam ettik. Ne o konuşuyordu nede ben ikimizde susuyorduk. Artık onun bu susmalarına, gizemli havasına alışmıştım.
"Nereye gidiyoruz?" diyerek aramızda ki sessizliği artık son vermiştim. Savaş hızını azaltıp yüzüme baktı.
"Gidince göreceksin." Diyerek bir araya girdiğinde ilkte girmekten çekindim. Çünkü bu ara sokak hani filmlerde olan o karanlık, kuytu, insan öldürülen sokak aralarına benziyordu.
Savaş durduğumu fark ettiğinde durup bana baktı. Yürümem için işaret ettiğinde bacaklarım gitmek istememişti. Olduğum yere çivilenmişti. "Seni öldürecek olsam gündüz gözü ile öldürmem, gel hadi." Dediğinde hareket edemiyordum. Ara sokaklar her zaman beni korkuturdu ve o cesaretli, hırçın kız korkak gibi saklanırdı. Şimdi de öyle oluyordu. O kız saklanıyordu. Savaş derin bir nefes bıraktıktan sonra yanıma doğru gelmeye başlamıştı. Tekrar eskisi gibi bakacağını düşünsem de ummadığım bir şekilde yanıma gelip elimi sıkıca tutmuştu. Bir eline bir ona bakıyordum. O ise yüzüme bakmayarak o karanlık sokağa doğu beni sürüklüyordu.
Neden korktuğumu bilmiyorum ama bu dar aralar şimdiden ruhumu kapana kıstırmış gibiydi. Nereye gittiğimi bilmiyordum. Bir sağ, bir sol, tekrar sağ, tekrar sol ve en sonunda durmuştuk. Kafamı yerden kaldırdığımda siyah motorla karşılaşmıştım.
Savaş elimi bırakıp motora doğru ilerlerken soğuk elleri sıcak elimden uzaklaşmıştı. Motorun üstüne binip kaskını taktığında bana baktı. Kaskın önünü açıp "Neyi bekliyorsun?" demişti. Adımlarım yavaş yavaş motorun yanına ilerlerken korkum daha da artmıştı. Daha önce hiç motora binmemiştim ve bu korkunçtu. Motora binenlerin aklı yok diyordum ve şimdi o laflarımı bir güzel yiyorum.
"Binecek misin?"
"Bineceğim ama-"
"Ama ne? Atla işte." Dedikten sonra durdu. Ve kafasında ki kaskı çıkartıp yüzüme baktı. Yüzünde yine o adını koyamadığım gülümseme yerleşti ve tek kaşını kaldırarak "Yoksa motordan mı korkuyorsun?" dedi. Sence böyle bir soru olabilir mi kaz kafalı! Tabi ki de Evet!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Takıntılı Sosyopat 2 Uyanış
TienerfictieAlev Bursaya taşındığı gün yep yeni bir hayat beklerken, evren ona farklı bir hayat sunmuştu. Adımını ilk attığı an karanlık, ürkütücü bir çocukla tanıştı. Ateş Ozansoy... 🔥 Yaşamayacağı her acıyı tattı ve yaşadı. Hiç beklenmedik dostlar edinirken...