4.BÖLÜM
CANİ“Esila, Esila?”
İsmimin tanıdık bir sesle bütünleşmesi bende hissettiğim korkunun endişeyle birleşmesine sebep olurken gözlerimden oluk oluk akmaya başlayan yaşlar eşliğinde kısık sesimle “Burdayım,” diyebildim ama sesim o kadar kısık çıkmıştı ki karşıdaki kişinin beni duymadığına emindim bu yüzden saklandığım yerden elimin tersiyle yanaklarımdan süzülen yaşları silip daha güçlü bir sesle “Buradayım,” dedim.
Sesimle birlikte etrafa yayılan silah sesleri sığındığım duvarın karşısında derin delikler açarken o kurşunların hedefinin ben olduğumun bilinciyle “Allah belanı versin Esat Ronan,” diye bağırmaya başladım. Gecenin bir köründe beni yataktan sıçratan silah sesleri tam beş dakikadır devam ediyordu. Bu bana yapılan bir uyarı mıydı yoksa direkt canıma kast mıydı bilemiyordum ama her iki şekilde de bu silahların bulunduğum evin içinde patlamasının sebebi Esat Ronan'dan başkası değildi.
“Esila, Esila neredesin?”
Yine tandık ama bir türlü ayırt edemediğim ses bana seslenirken başımı ellerimin arasından çıkarıp en yüksek olduğunu düşündüğüm sesimle “Buradayım, lavaboda.” diye bağırdım. Bu sefer sesimi net almış gibi kapının kolu sert bir şekilde zorlanmaya başlandı. Ayağa kalkmadan kapıya doğru ilerledim ve kapıyı açıp “Eğil,” diyerek bağırdım. Uyarımdan sonra eğilmiş bir vaziyette içeri girerken gözlerindeki endişe ile gözlerindeki korku birleşmişti.
“İyi misin, bir yerine bir şey oldu mu?”
Soruları kulaklarıma ulaşıyor ama beynim buna bir tepki vermiyormuş gibi tekrar duvarın dibine yaslanıp bedenimi küçültebildiğim kadar küçültüp kollarımı bacaklarıma sardım. O da hemen yanıma gelip aynısını yaptığında fısıltılı bir sesle “İyiyim,” dedim ve saniyeler içinde silah sesi durulunca gözlerimi ona çevirdim.
“Esat yaptı.”
Sesimde kırılıp parçalara ayrılan bu cümle beni kendime küskün kılarken Yiğit bacaklarıma doladığım kollarımın üzerine elini koydu ve bu hareketiyle bakışlarımızı birleştirdi.
“Biliyorum zaten böyle bir olay Esat'ın izni dışında gerçekleşmez.”
Sesindeki soğukluk gözlerindeki üzüntünün önüne geçemiyordu bu yüzden kendimi sıkmadım ve yanaklarımı yakan o tuzlu damlaların akmasına izin verdim. Ne kadar süre ağladım bilmiyordum ama Yiğit ayağa kalkıp bana elini uzatınca ona aşağıdan yaşlı gözlerle baktım. Yiğit kalkmak istemediğimi anlamış bir tavırla elini biraz daha indirdi ve “Hadi,” dedi üzgün bir sesle. Onun bana üzülmesi gururumu zedelemiş, onurumu kırmış gibi beni sinirlendirirken ellerimi oturduğum yere yaslayıp kalçalarımı yukarı kaldırarak ayağa kalktım. Yiğit bu tavrıma anlam verememiş olsa da kapıyı açıp beni arkasına alarak etrafına bakındı ve birlikte yavaş hareketlerle lavabodan çıktık.
Lavabodan çıkınca gördüğüm manzara birkaç dakika boyunca olduğum yerde öylece kalmama sebep olurken acıyla yutkunup duvarları delen kurşun izlerine ve o kurşunların ince bir yol gibi çizdiği siyah çizgilerde parmaklarımı gezdirdim.Bu bir uyarı değildi, bu benim canıma kasttı.
“Beni öldürtmek istedi. O adam beni öldürtmek istedi!”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEYSA | Cehennem ♣️TAMAMLANDI♣️
TeenfikceYetişkin İçeriktir! "Sen, önünde dağları eriyen Tanrı değilsin ve ben de Tanrı'nın cennette kovduğu İblis değilim." * Cennetin kapıları üzerime kapanmış demir sürgüleri sertçe çekilmişti ve cehennem; ateşten akan dereleriyle susamış uvzuma şifa olac...