Çokça özlem ve sevgiyle kucaklıyor sizi Mila'nız💜
Şuraya okuduğunuz tarihi ve saati bırakır mısınız?
-
Biz bir nehirdik bazılarımız yolunu buldu, aktığı yeri yerleşim yeri yaptı bazılarımız kumun, pisliğin açtığı yollarda savrulmaya mahkum oldu.
Üç yıl...
O nehrin içinde savrulalı üç yıl oluyor ama inatla tutunuyorum nehrin kenarındaki o ince dala.
“Her şey yolunda anne. Her şey senin de istediğin gibi.”
İçime derin bir nefes çektim. Ellerimi toprağın üzerinde gezdirdim. O kadar doluydum ki ilk defa annem gibi hissediyordum. İlk defa kendi canımın içinde başka bir can için endişe ediyordum. Üç yıldır her şey yolundaydı ama her şey tam olarak istediğimiz gibi değildi. İstediğim şey çok muydu bilmiyordum ama onların olağanüstü çabası karşısında o nehrin içinde akışa bırakmıştım kendimi.
Ben Elisa. Elisa Ronan.
Hikayem böyle başladı. Bu isimle. Sonra bir sarmaşık gibi yayıldım her yana sarıp sarmaladım bana biçilen isimleri ve bana ait isimleri ne kadar sahiplendiysem onlardan aynı ivmeyle o kadar uzaklaştım. Şimdi ise annemin mezarı başında karnımdaki bebeğimin ismini düşünüyordum.
Kız olacaktı. Onu içimde öyle bir yere hapsetmek istiyordum ki hiç doğmasın ama hep benimle olsun diyordum Teoman'a. O ise kıpır kıpır bir hâlde bir an önce doğmasını bekliyordu. Bebeğimiz henüz dört aylıktı ama ilk üç ay benim için o kadar zor geçmişti ki... Herkesin hamileliği bu kadar zor ve hassasiyet dolu geçiyor mu diye de merak etmiyor değildim.
“Anne, umarım senin gibi bir anne olurum. Seninle çok az vakit geçirmiş olsak bile ben hâlâ senin inşaa ettiğin o insanım ve bir an olsun da olduğum kişilikten pişmanlık duymadım. Bunun için sana ne kadar teşekkür etsem az. İyi ki vardın, iyi ki varsın.”
Annemin toprağında birkaç kere daha elimi gezdirip özlemle iç çekerek mezarlıktan kalktım ve kabristanın çıkışında beni bekleyen Esat'a doğru ilerledim.
Arabasına yaslanmış bir şekilde beni bekliyordu. Gözleri bir bende bir karnımdaydı. Artık bebeğimde onun dokunulmazları arasına girmişti hem de daha doğmadan.
“Bir daha öyle oturma Elisa.”
“Ne?”
Anlamayan bakışlarım, Esat'ın üzerinde gezinirken yaslandığı yerden doğrulup aramızdaki mesafeyi küçülten bir adım atıp gözlerimin içine baktı.
“Ben araştırdım öyle oturmak bebeğe zarar verirmiş hem...”
Bakışlarını benden çekip yere indirdiğinde “Hem?” dedim devam etmesi için o ise “Boşver arabaya geçelim,” diyerek cümlenin devamını getirmedi ben de bu konuda ısrarcı davranmadan onu onayladım ve arabaya bindim.
Arabanın sıcaklığı bedenimi hızla sardığında bedenim gevşemeye başlamıştı bile. Esat arabayı çalıştırıp “Sıkı giyiniyorsun değil mi?” dediğinde başımı aşağı yukarı onaylayarak salladım ardından “Teomanla el ele verdiğiniz için etrafta yorgan giymiş gibi geziniyorum,” dediğimde Esat gülüp arabayı sürdü.
“Senin için değil bilmiyormuşsun gibi yapma.”
Alaylı sesiyle kaşlarımı çatarken hızlıca ellerim karnımdaki yerini buldu.
“Kızım demek ben demek.”
Sitemli çıkan sesim Esat'ın kahkahasına sebep olurken Esat başını yoldan çevirmeden gözlerini yanaklarımdan gezdirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEYSA | Cehennem ♣️TAMAMLANDI♣️
Teen FictionYetişkin İçeriktir! "Sen, önünde dağları eriyen Tanrı değilsin ve ben de Tanrı'nın cennette kovduğu İblis değilim." * Cennetin kapıları üzerime kapanmış demir sürgüleri sertçe çekilmişti ve cehennem; ateşten akan dereleriyle susamış uvzuma şifa olac...