6. KARŞILAŞMA

508 146 449
                                    


6.BÖLÜM
KARŞILAŞMA

Küçük bir çocuğun kalbine yapışmış olan bir acı ve bu acı için uzanan tırnakların en dipten kesilmesi gibiydi çaresizliğim üstelik kalbimdeki acı kalkmadığı gibi tırnaklarımın dibi de yanıyordu. Bu boşa mücadele etmenin resmiydi. Boşa mücadele etmenin hissiydi ve bu his beni bir kaldırım kenarında ağlatacak güçteydi. Sahi ne zaman bu kadar küçülmüştü duvarlarım? Onların iri cüssesi altında mı küçük kalıyordum yoksa gerçekten onların karşısında mı yavaşça küçülüyordum?

“Elisa?”

Fısıltıdan biraz daha fazlası ismimle buluşup kulaklarıma ulaşırken ellerimi bacaklarıma daha sıkı sardım ve ses çıkarmadan karşımdaki havuza çevirdim gözlerimi. İçi boş, kenarları hep tozlanmıştı buna rağmen rengi yeni yapılmış gibi canlıydı.

“Elisa neden cevap vermiyorsun?”

Esat'ın bedeni benim bedenimle eşit olacak şekilde dizleri üzerine çökerken gözlerimi ona çevirmedim. O ise inatla ona bakmam için gözlerini yüzümde gezindirdi buna rağmen kırık çıkan sesimle “Gitti mi?” dedim. İsmini bile söyleyemedim çünkü onun ismi benim haddimin üzerindeydi. Onun ismi beni yok edecek bir güçteydi. Onca yıldan sonra bunu biraz önce çok net bir şekilde anlamıştım. Benim kalbim hâlâ o küçük kız çocuğunun taşıdığı bir kalpti ve o kalpteki kişi hâlâ Teoman'dı oysa onun sevgilisi vardı. Neden şimdi yanına çağırıyordu ki beni? Ona gitmem benim canımı yakmaz mıydı?

“Gitti.”

Esat'ın uzun süren sessizliğinin ardından kurduğu tek kelimelik cümle gözlerimin ona dönmesine sebep olurken “Benim için ona ‘öldü’ mü dediniz?” dedim boğazım düğümlenmiş bir hâlde ve konuşmaya devam ettim.

“Esat, beni neden bu kadar yok sayıyorsunuz? Bak bu sahip olduğunuz hayatın köşesinde bile değilim ben. Neden en sevdiklerim için bir ölü olmak zorundayım ben?”

Acı, nefesimi kesecek gibi boğazıma dolanırken bakışlarımı onun cevap vermeyen yüzünden çevirip ruhumu saran bu acıyla konuşmaya devam ettim çünkü kulaklarımın ne yaşadığımı duymaya ihtiyacı vardı. Kalbimin bu yenilmişlik hissinden çıkıp aynı kine bürünmesi lazımdı.

“Esat, hayatta bir sürü şey öğrendim ben ve bunu sizin gibi silah zoruyla elde etmedim çünkü fark ettim ki insanı en çok eksik hissettiren, insanda en çok eksilen şey duygularmış. Ben en son ailemden dediğim birine ne zaman sarıldım, hatırlamıyorum. Ben ne zaman ailem dediğim insanlarla yemek yedim hatırlamıyorum. Ben en son ne zaman ailemden biriyle dertleştim hatırlamıyorum. Ben ailemden çok uzak bir yerde ancak ailemle atlatabileceğim acıların içinde bir başıma kaldım. Hiç kimseye hiçbir şey söyleyemedim Esat. Bir tek bir arkadaşıma söyledim o da tüm çıplaklığıyla değil ve bu söyleyemediklerim hep birikti içimde beni çürüttü. Hani diyorsun ya benim ilgiye en ihtiyaç duyduğum zamanlarda kimse yoktu diye, ben de öyleydim Esat. Ben annemi, senin yaşından çok daha küçük yaşta kaybettim. Kaç gece kabuslar altında uyanıp anneme sarılmak istedim. Kaç gece korkudan altımı ıslattım ama o zamanlar kimse yoktu yanımda. Önce annem öldürüldü gözlerimin önünde sonra ben bu aileden çok uzaklara gönderildim. Ben o yurtta her gece biri gelip beni öldürür mü korkusuyla uykuya dalıyordum ama tüm bunların dışında benim canımı yakan şey senin yokluğundu. Belki küçüktüm diyedir bilmiyorum ama senin varlığın bana hep kocaman geliyordu sanki her şey için yeterdin sen. Ben sana ‘baba’ diyebilirmişim gibi hissediyordum ya da annemden isteyebildiğim herhangi bir şeyi senden isteyebilirmişim gibi ama sonra ne oldu? Tunç Ronan beni türlü şeylerle uzaklaştırdı ve beni o arabaya sen bindirdin. Ne dedin beni o arabaya bindirirken?”

MEYSA | Cehennem ♣️TAMAMLANDI♣️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin