2. BÖLÜM
CEHENNEMİN KAPISISen cehennemin duvarlarına tutunmuş bir embriyosun. Ruhunun damarları ateşten yapılmış, o damarladan akan sıvı saf kötülüktü, vahşetti. Sen cehennemde doğmuş bir bebektin ve cenneti arzu ediyordun. Oysa herkes doğduğu yerde ölmeliydi.
“Dinliyor musun beni?”
Arabanın içindeki müziğin sesini kısıp başımı Yiğit'e çevirdim.
“Dalmışım kusura bakma.”
Yiğit, direksiyonu sağa kırıp “Diyorum ki Meysa hakkında bildiğin şeyler var mı?” dediğinde kollarımı göğsümde bağlayıp gözlerimi önümüzde akıp giden yola çevirdim ve “Bilgim yok ama vereceğin bilgilere açığım,” dediğimde Yiğit'in yumuşak gülüşü kulaklarıma doldu.
“Bir an çok masum geliyorsun gözüme bir anda şeytan,” dedi başını saniyelik bana çevirip tekrar yola dönerken.
“Herkesin içinde bir parça masumluk bir parça da şeytanlık mutlaka bulunur.”
Sözlerim Yiğit'in dudak kenarlarının kıvrılmasını sağlarken “Gerçekten emin misin bu söylediğinden?” dediğinde zihnimin içinde görüntüler netleşip destana yaraşır cümleler oldu ama ben bu destandan yalnızca birkaç cümleyi alıp çıkardım Yiğit'in karşısına.
“Eminim. Bugün bahsedilen iblis bir zamanlar melekti. Günahsız, masum, belki de insanlığa vaadedilen cenneti görmüş bir melek ama ne zamanki Adem peygamber yaratıldı, o zaman isyan etti. Günahsızlığı o zaman kırıldı, masumluğu o zaman zedelendi ama tüm bunlara rağmen kutsal kitaplarda onun şeytan olmadan önce meleklerin başı olduğu söylenir. Anlayacağın işin içine ruhunu yöneten hırslar, nefretler girince kötülük kaçınılmaz olur. Sen yaratıcının gazabının ne türlü şiddetli olduğunu bilsen bile”
“Benzer olaylar,” dedi Yiğit ve trafiğin yoğun olduğu bir yola girince hızını azaltıp “Biz de Meysa'daki vahşeti ve gazabı biliyoruz buna rağmen oraya ilerliyoruz üstelik ben bir iblis gibi bu gazabı görenlerin başında geliyorum,” dediğinde yüzümde oluşan sinsi bir gülümsemeyle ona döndüm.
“Meysa yalnızca dünyadan bir parça, cennetten ya da cehennemden değil ve Meysa'daki yöneticiler Tanrı değil, Tanrı'nın yarattığı ama Tanrı'ya gücü asla yetmeyecek olan aciz insanlar.”
Yiğit, sözlerimden sonra sessizliği seçti bir süre ne zamanki yol tekrar ıssız bir geçit gibi karanlığı sıyırdı o zaman hızını attırıp konuştu.
“Meysa elbette dünyadan bir parça hem de dünyanın üzerinde can bulan bu ülkenin çekirdeği konumunda ve Meysa'daki yöneticilerin Tanrı olmadığını bende biliyorum ama ne zamanki Meysa sınırlarına girdim orada Tanrı'nın insanlara vermiş olduğu derin azabı gördüm. Meysa, yumuşak bir rahim değil, var olan cehennemin numunesi ve oradaki yöneticiler Tanrı'nın cehenneme bıraktığı zebaniler.
Zebani.
Oysa Esat Ronan bir zebaniden daha kötüydü. Şeytan'dı.
“Meysa'nin dörde bölündüğünü duymuştum,” dedim konuyu değişip Meysa hakkında daha elle tutulur bilgiler alabilmek için.
“Evet, doğru duymuşsun.”
Yiğit'in birden soğuyan sesi bana Meysa hakkında bilgi vermek istemediğini düşündürtürken yeni bir soru attım ortaya.
“Neden bir kişi tarafından değil de dört kişi tarafından yönetiliyor?”
Yiğit, başını benden tarafa çevirip bu konudan sıkılan bir bakış atınca göz devirdim ve “Basit birkaç soru, böyle kasmana gerek yok bence,” dediğimde Cihanlı'dan çıktığımızı belirten levhayla göz göze geldim. O an heyecanım biraz daha arttı. On iki yıl sonra Esat Ronan'ı görecekti gözlerim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEYSA | Cehennem ♣️TAMAMLANDI♣️
Ficção AdolescenteYetişkin İçeriktir! "Sen, önünde dağları eriyen Tanrı değilsin ve ben de Tanrı'nın cennette kovduğu İblis değilim." * Cennetin kapıları üzerime kapanmış demir sürgüleri sertçe çekilmişti ve cehennem; ateşten akan dereleriyle susamış uvzuma şifa olac...