BÖLÜM 16
YANLIŞ ZAMANBazen sadece susar insan. Bütün seslere bütün görüntülere ve en çok bütün hislere.
Hayat bir futbol sahası gibi bedeninin etrafında çevrelenirken peşinde koştuğu top hayatın, seni takip eden diğer yirmi iki kişi de hayatın içindeki korkuların olur. Çünkü korku tek bir duygu değildir, içinde binbir duyguyu barındırır ve sinsi sinsi insanın içine işler. İşledikçe insan daha çok koşar o topun peşinden ve girdiği ceza sahasından hayatının golünü atar.
File yırtılır ama gol kabul edilmez.
Şimdi hissettiğim korku yaşam çizgimi aşmış kalbime derin bir tekme atmıştı. O tekme kemiklerimi kırıp kalbimde durmuştu ama biliyordum ki bu gol maçı kazandıran o gol değildi. Bu yüzden boğazımdaki metalik tada rağmen nefesim kesilene kadar "Esat!" diye bağırdım.
Esat, yerde kanlar içinde gözlerini kapatmışken durmadan içeri dolan kurşun sesleri yerimden kalkıp Esat'a koşmama engeldi. Bu engel beni can çekiştirir pozisyona getirirken yutkundum ve elimin tersiyle gözyaşlarımı silip bakışlarımı yerde yatan Çınar'a çevirdim.
Çınar yüz üstü düşmüş omzundan akan kan kolunun hemen yanında küçük bir göl oluşturmuştu. Bu görüntü kalbimde hiç bilmediğim bir hissi uyandırırken kendini koruma altına alan Teoman'a baktım. İçeri giren kişilere kurşun sıkarken Çınar'ın adamları kurşun sesleriyle içeri girmiş ve karşıdaki kişilere karşılık vermeye başlamışlardı.
"Teoman!"
Sesim fısıltı gibi çıkarken ikinci kez daha gür bir şekilde Teoman'a seslendim. Teoman göz ucuyla bana baktığında "Esat'ı götürmemiz lazım!" diye tekrar bağırdım.
Teoman geri geri adımlar atarak yanıma geldiğinde beni arkasına alıp bir koruma kalkanı gibi önümde durarak Esat'a doğru yürüdü. Bu sırada kimsenin kimseye baktığı yoktu herkes birbirine ateş ediyordu ve bu görüntü benim için çok ama çok korkutucuydu.
Esat'ın yanına ulaştığımızda hemen dizlerimin üzerine çöküp onun kapanmış gözlerinde gezdirdim gözlerimi. Avuçlarım yanağını kapatınca fısıltılı bir sesle "Esat," dedim. Onu kanlar içinde ve gözleri kapalı hâlde görmek duygularımı alt üst etmişti ve ben doğru dürüst tepki veremiyordum. Buna rağmen soğuk yanağına bir öpücük kondurdum.
Arka kapıdan depoya destek girdiği an Teoman kurşun sıkmayı bırakıp elindeki silahı beline yerleştirdi. Birkaç saniye içinde Esat'ı yerden kaldırıp koluna girince ben de diğer koluna girmiştim. Esat'ın alıp verdiği yavaş soluklara ve göğsünün hemen altından akan kanlara rağmen yürüyebilmesiyle gözlerimde bir umut oldu.
Esat birkaç saniye içinde bir elini tampon görevi görsün diye göğsüne bastırdığında birlikte silah seslerini ardımızda bırakarak deponun arka tarafından çıkmıştık. Biraz ilerleyip Esat'ı bir ağacın gövdesine yasladığımız an Teoman cebinden telefonu çıkarıp birkaç tuşa bastı ve telefonu kulağına götürdü.
"Dede?"
Tunç Ronan.
Teoman'ın seslendiği kişinin yüzü bir silüet olarak bile zihnimin içinde kalmazken gözlerimi Teoman'ın üzerinden çekmeden konuşmalarını dinledim.
"Esat vuruldu dede. Evet, vuruldu. Çok kan kaybediyor. Çınar vurdu! Ne? Dışarıdan bize ateş edenleri sen mi gönderdin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEYSA | Cehennem ♣️TAMAMLANDI♣️
Ficção AdolescenteYetişkin İçeriktir! "Sen, önünde dağları eriyen Tanrı değilsin ve ben de Tanrı'nın cennette kovduğu İblis değilim." * Cennetin kapıları üzerime kapanmış demir sürgüleri sertçe çekilmişti ve cehennem; ateşten akan dereleriyle susamış uvzuma şifa olac...