BÖLÜM 17
KARARSözcüklerin avuç içlerimden yuvarlanarak ayaklarıma düşmesi gibi bir hisle karşımdaki adamın gözleri içine baktım. Onun bakışlarındaki sertlikle ağır ağır yutkundum.
"Abin ölecek."
İki kelime boşalmış zihnimde yankı bulurken nefesimin bir anlığına kesildiğini hissettim buna rağmen "Nerede?" dedim kısık bir sesle.
O ise yandan bir gülüş savurup beni alaya alan bir bakışla "Onu o depoda yalnız başına bırakırken, başına ne geleceğini düşündün mü hiç?" dedi.
Onun haklı tavrı benim daha çok canımı yakarken dolan gözlerimle yüzüne baktım. Ne söylesem eksik kalacaktı ama o an düşündüğüm tek şey Esat'ın varlığıydı. Esat'tı. Çünkü ben hiçbir zaman bir başkasına bir şey olursa diye düşünmedim dahası şu hayatta düşündüğüm tek şey Esat ve onun başına gelebilecek olan tehlikelerdi.
"O an sadece Esat'ı düşündün. Seni yurda atan abini! Seni o yurttan alıp sımsıcak bir aileye veren abini ise bir depoda kanlar içinde bıraktın! Onu geride bırakmanın sebebi neydi? Esat'ı vurmuş olması mı? Peki Esat'ın önceden ona zarar verdiğini ya da Esat'la Çınar'ın geçmişteki herhangi bir hikayesini biliyor musun? Yok."
Bir mıhla zihnimin derinliklerine çakılan sözcüklerin gölgeleri gözlerimin önüne düşerken bir kere daha yutkundum ve ne yapacağımı bilemez hâlde gözlerimi karşımdaki adamın gözlerinin içine diktim.
Bir kayıp vardı.
Kalbimin içinde doğup gözlerime dağılan ve orada kaybolan bir şey.
Bir his.
Adını bilmediğim belki de hiç karşılaşmadığım bir his.
"Elisa?"
Bu hislerin içinde ismim gür bir şekilde yankı bulurken gözlerimi yumdum ve tekrar yankılanan ismimi dinledim.
"Elisa iyi misin?"
Kolumdan çekilmem ve Ufuk'la göz göze gelmem bir olurken bir adım gerileyerek kolumu kendime doğru çekip bakışlarımı karşımdaki adama çevirdim.
"Çınar'ı görmek istiyorum."
Sözcükler bir bir dudaklarımdan dökülürken o hissin ismini buldum. Suçluluk. Kendimi Çınar'a karşı suçlu hissediyordum. Onun hayatımın akışını değiştirecek bir hamlede bulunması yanlıştı hatta çok yanlıştı ama bu yanlışı yaparken ki hisleri ve niyeti doğruydu. Ben her seferinde bunu, insanların benim üzerimdeki niyetini, göremiyordum.
"Emre?"
Ufuk'un gür sesiyle karşımdaki çocuğun ona dönmesi bir olurken karşımdaki çocuk ona bir baş selamı verdi.
"Ufuk?"
"Çınar nasıl?"
Ufuk'un sorusuyla "Beni Çınar'ın yanına götür," dedim isminin Emre olduğunu öğrendiğim çocuğa o ise başını olumsuz anlamda sallayıp "Hayır, götürmeyeceğim," dedi ve Ufuk'a dönüp "Dua edelim de iyileşsin yoksa Teoman'ın sonu da toprak altı olur," dedi ciddi bir sesle.
Ufuk, Emre'nin açık tehditine karşılık ellerini havaya kaldırıp "Aile içi husumetlere karışma taraftarı değilim ama Tusilerin Teoman'a zarar vereceğini düşünmüyorum, bu şahsı bir mevzuya döner değil mi Emre?" dediğinde Emre, keskin bir bakış atıp "Tusiler için Çınar'ın ne kadar önemli olduğunu gözden kaçırıyorsun üstelik Teoman Tusiler için kıymetli olsa da vazgeçilmez değil. Şimdi buradaysam bir Tusi olarak değil, Çınar'ın arkadaşı olarak buradayım ama eminim ki bir daha ki gelişimde bir Tusi olarak çıkacağım Ronanların karşısına," dedi ve bana göz ucuyla bakıp arkasını dönerek yürümeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEYSA | Cehennem ♣️TAMAMLANDI♣️
Ficção AdolescenteYetişkin İçeriktir! "Sen, önünde dağları eriyen Tanrı değilsin ve ben de Tanrı'nın cennette kovduğu İblis değilim." * Cennetin kapıları üzerime kapanmış demir sürgüleri sertçe çekilmişti ve cehennem; ateşten akan dereleriyle susamış uvzuma şifa olac...