5. BÖLÜM
YALAN
Tersine dönmüş hayatın içinden yolumu bulmaya çalışırken önüme çıkan her kapıya kafamı çarpmam beni ilerlemekten alıkoymuştu oysa şimdi ağzı yüzü dağılmış bir hâlde o kapının ilerisindeydim. Evdeydim. Bu durum beni gelmek istediğim yere ulaştırmış gibi hissettirse de gördüğüm manzara arkama bile bakmadan kaçma isteği uyandırıyordu bende."Yiğit," dedim ağlamaktan kısılan sesimle ama o yine cevap vermedi. Koluna pek güçlü olmayan darbeler vurup tepki vermesini beklerken onun sadece kirpikleri titredi. Bu minicik hareket içimde kocaman adımlar atmışım gibi kalbimin atış hareketlerini hızlandırırken daha güçlü bir sesle "Yiğit, Allah aşkına bir tepki ver," dedim. O ise bu sefer daha net bir şekilde gözlerini açıp kapattı.
"Yaşıyorsun! Ama ama ben kontrol etmiştim, nabzın yoktu."
Dudaklarım arasından kaçan sevinç ve şaşkınlık dolu cümleler yanaklarımdan akan yaşların mutlulukla yer değiştirmesini sağlarken hızla Yiğit'i yerden kaldırmaya çalıştım ve olduğumuz odadaki koltuğun üzerine uzandırdım.
"Bekle hemen geliyorum," diyerek mutfağa koştum. İlk aşama için aradığım şeyler belliydi; yüzünü temizlemek için ıslak havlu ve bir bardak su. Aradığım şeyleri mutfak dolaplarında hızlıca bulup içeri girdiğimde Yiğit'in gözlerini tam olarak açmış olduğunu gördüm. Hemen yanındaki boş yere oturup elimdeki ıslak havluyla ağız ve dudak kenarlarını silip bardaktaki suyu içermek için uzandığı yerden bedenini biraz yükselttim.
"Ağzını aç Yiğit."
Yiğit, yorgun gözlerle yüzüme bakıp lafımı ikiletmeden suyu içince onu tekrar uzandırdım ve yumuşak hareketlerle yüzünde kurumaya başlamış kanları sildim. Yüzünü sildikçe kaşında, dudak kenarlarında oluşan patlaklar ortaya çıkmıştı ve bu durum beni çok kötü hissettirmişti.
Elimdeki ıslak havluyu yerdeki kan damlalarının yanına indirip gözlerimi gözlerini kapatmış olan Yiğit'in üzerinde gezindirdim ve "Yiğit ben senin nabzına baktım,” dedim. Yiğit, gözlerini sıkkın bir şekilde açıp kapattı ve yorgun bir sesle “Yaşadığıma göre yanlış bakmış ya da hissetmiş olman normal bir sonuç,” dediğinde onu başımla onayladım ardından “Esat," diyerek Yiğit'in kapattığı gözlerinin bana dönmesini bekledim ama o gözlerini açmayınca mahcup bir sesle konuşmamı sürdürdüm.
"Onu bunu yapmaması için uyardım. Kabul etti, sana bir şey yapmayacağına inandım ama o beni kandırdı. Yalan söyledi."
Sözcüklerin ağırlığı yutkunmama sebep olurken başımı beyaz tavana doğru kaldırıp "Şu an nasıl bir hissin ağırlığı içindeyim inan tahmin bile edemezsin ama gerçekten çok kötü hissediyorum. Sana verdiğim sözü tutamadım ve sen benim yüzümden bu hâlâ geldin," diyerek bakışlarımı tavandan çekip Yiğit'e döndüğümde içi kanlanmış yeşil harelerini yüzümde gezinirken yakalamıştım.
"Bence Esat Ronan seni kandırmadı, sen sadece çok geç bir zamanda onu ben konusunda uyardın."
Yiğit'in kesik kesik çıkan sözcükleri kaşlarımın çatılmasına sebep olurken şaşkınlığımı gizlemeden "Nasıl yani Yiğit?" dedim. Yiğit ise elini uzandığı koltuğa yaslayıp bedeni hafifçe yukarı doğru kaldırdı ve benim yere indirdiğim suyu parmağıyla istedi. Suyu ona uzatıp bir cevap ister gibi beklediğimde sudan bir yudum alıp bardağı tekrar ellerime verdi. Sanki söyleyeceği cümleleri kendi içinde tartıyordu.
Yiğit, "Esat'ın adamları beni dövmek için almadı Esila. Döve döve öldürmek için aldılar ki bunu yapıyorlardı sonra bir telefon geldi ve beni burada bırakıp gittiler. Onlar gittikten sonra da benim gözlerim kapandı. O arada biri geldi mi, gitti mi bilmiyorum." dediğinde kaşlarım çatıldı ve "Her ne olursa olsun bunu yapmamalıydı Yiğit. Senin tek görevin beni buraya getirmekti bunun için sana böyle bir şey yapamaz. Şimdi şu yüzüne bakalım sonrasında Esat Ronan hak ettiği muameleyi görecek," diyerek ayağa kalkmaya çalıştığım an Yiğit, el bileğini tutup ayağa kalkmama engel oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEYSA | Cehennem ♣️TAMAMLANDI♣️
Novela JuvenilYetişkin İçeriktir! "Sen, önünde dağları eriyen Tanrı değilsin ve ben de Tanrı'nın cennette kovduğu İblis değilim." * Cennetin kapıları üzerime kapanmış demir sürgüleri sertçe çekilmişti ve cehennem; ateşten akan dereleriyle susamış uvzuma şifa olac...