Öncelikle sözcüklerime nasıl başlayacağımı bilmiyorum çünkü ülkemizde ve belki de bu satırları okuyan kişilerin yaşadığı şehirlerde yangınlar çıkıyor ve oradaki doğa tamamen yok oluyor. Ağaçlar, hayvanlar, görmediğimiz mikroorganizmalar ne varsa hepsi kül oluyor. Yani yok oluyoruz. Bu canımı çok yakıyor. Şu an onlardan uzaklarda bir şehirde yaşıyor olsam da acılarını hissedebiliyor, düşündükçe, kendimi onların yanına koydukça mahvoluyorum. Umarım en kısa sürede yangınlar söner ve insanlarımızın hasarları giderilir. En çok istediğim şeyse yanan yerlerde bütün imkanlar kullanılarak kaybolan canlı yaşamın tekrar dirilmesi. Bunun çok zor olduğunu ve yıllar aldığını biliyorum umarım, umarım en kısa sürede düzelir her şey. Allah gerçekten yardımcımız olsun.
Bir de normalde bugün bölüm atmayacaktım ama bizim köyümüze gitmemiz gerekiyor ve her an gidebiliriz. Oraya gidersek de beni idare edecek bir internet bulamayabilirim çünkü ben yorumlarınızı okumayı ve yanıt vermeyi çok seviyorum bu yüzden de bugün atma kararı aldım ama diğer bölüm ve ondan sonraki her bölüm cumartesi günü saat 20.30-21.00 arasında gelecek. Şimdi her şey için teşekkür ederim içimden geldi, iyi ki varsınız.💜🥺
-
8.BÖLÜM
GİZLİLİKBütün uvzum aldığım darbeden ötürü kendini bloke etmiş gibi uzandığım yataktan kıpırdayamıyordum. Kollarım, sırtım ve bacaklarım ağırdan kasılırken canımın bu kadar ağrıyor olmasına anlam verememiştim.
“Banu.”
Duyduğum sesin ardından yüzüme doğru eğilen bir bedenin varlığı burnumun ucuna değen yumuşak bir şeyi hissetmemle netlik kazanırken zorla gözlerimi araladım ve beni arabaya alan o kahverengi gözlerle karşılaştım.
“Merak etme sana zarar verecek değilim.”
Yumuşak sesi zihnime ulaşırken kirpiklerimi bir iki kere kırpıştırıp gözlerimi tekrar kapattım. O ise daha fazla yüzüme eğilip parmakları arasında tuttuğu pamuğu yüzümde gezdirdi. Elleri çok hafif bir şekilde burnumu temizlerken sızlayan burnumun acısıyla “Ah!” diye inledim.
“Canın mı acıyor? Ben doktorlar görüştüm biraz önce burnunda kırık yokmuş.”
Onun ilgili sesi beni şaşkına çevirirken yutkunup “Su,” dedim fısıltılı bir sesle. O ise hemen isteğimi yerine getirip bedenimi uzandığım yataktan kaldırıp dudaklarıma bardağı dayadı ve yavaşça suyu içirdi. Ardından bardağı dudaklarımın yanından uzaklaştırıp büyük elleriyle dağılmış saçımı yüzümden, boynumdan uzaklaştırıp yastığın üzerine doğru yumuşakça attı.
“Biraz sonra bir hemşire gelecek vücudunda hasar var mı bakacak, yüzünde pek bir şey yok ama burnun şişiyor.”
Elleri hâlâ saçlarımın arasındayken söylediği cümleleri gözlerini açıp kapatarak onayladım. O ise bundan memnunmuş bir şekilde gözlerime bakıp odadan çıktı. Çok geçmeden dediği gibi iki kadın hemşire geldi ve vücuduma dikkat ederek üzerimdeki tişörtü soydular sonra hafif hareketlerle sırtımı, belimi, boynumu ve kollarımı muayene edip tişörtü üzerime tekrar geçirdiler. Daha sonra ise üzerimdeki taytı çıkardıklarını hissettim buna itiraz etmek istesem de kendimde o gücü bulamadım. Zaten çok sürmeden taytı tekrar üzerime geçirip bana geçmiş olsun diyerek odadan çıktılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEYSA | Cehennem ♣️TAMAMLANDI♣️
Ficção AdolescenteYetişkin İçeriktir! "Sen, önünde dağları eriyen Tanrı değilsin ve ben de Tanrı'nın cennette kovduğu İblis değilim." * Cennetin kapıları üzerime kapanmış demir sürgüleri sertçe çekilmişti ve cehennem; ateşten akan dereleriyle susamış uvzuma şifa olac...