BÖLÜM 24
KARŞILIKBir yokuştan misketleri yuvarlayıp o yokuşun sonunda misketleri kaybetmek gibiydi yaşananlar. Bu kadar basit olmasa bile bu tasvirlerle anlatılabilecek şeydi hislerimin özeti. Çünkü o misketi yolun başında yuvarlayan çocuk, koşar adım yokuşun sonuna vardığında ağlayacaktı. Biliyordum bunu. Şimdi dizlerimi kendime çekmiş öne arkaya doğru oturduğum yerde sallanırken birkaç adım ötemde ağlayan adama erişemiyordum oysa biz bu misketleri yolun başında avuçlarımızdan yokuşa dökmemiş miydik?
Şimdi o tek başına ağlıyordu, ben tek başıma.
Bir fırtına sesi gibi ağlayan sesi beni olduğum yere daha çok sindirirken bir cesaretle yakasını tutup bedenini silkmek istedim. Bu sayede belki neden ağladığını öğrenebilirdim ama bunu yapabilecek cesaretim yoktu.
"Elisa."
Ağlamasının arasından sesi kulaklarıma ulaşırken yutkunup başımı dizlerimin üzerine yasladım ve kulaklarımı avuçlarımın içiyle kapattım. Esat, tekrar ismimi söylediğinde hiçbir tepki vermedim sanki bu odada aramızda bir duvar vardı ve ne o beni görüyordu ne de ben onu halbuki her şey açıkça ortadaydı.
"Elisa, beni gördüğünü ve duyduğunu biliyorum."
Yutkundum ama olduğum konumu da değiştirmedim. Birkaç dakika sonra onun yataktan kalktığını ve dizlerinin dizlerime değdiğini hissettim. Bu hisle refleks olarak geriye çekildi ve başımı kaldırıp ellerimi kullaklarımdan çektim.
"Hiçbir şey görmedim Esat, duymadım da."
Esat, ağladığı belli olan ıslak kirpiklerinin altından açık mavi rengi gözlerini gözlerimle buluşturdu.
"Neden geri döndün?"
Esat'ın sorusuyla birlikte omuz silkip "Bilmiyorum," dedim. Esat ellerini yüzüme çıkartıp yanaklarımı okşadı. Gözleri dalga dalga yeşillerime vururken o gözlerinde bir duygu aradım ama gözyaşlarına sebep olan şeyi bir türlü bulamadım.
"Ben biliyorum ama."
Esat'ın ifadesiz sesi beni, ne düşüneceğim hakkında şüpheye düşürürken Esat, ağır ağır yutkunup başını tavana doğru kaldırdı.
"Babam, benim üzgün olduğum zamanlar sessizleşip uyumak istediğimi söylediği günden beri her sessizleştiğimde peşimdeydin Elisa. Ne zaman ruhumu tam dolulukta hissetsem seni yanı başımda buluyordum."
Ne söyleyeceğimi bilemez hâlde yüzüne baktım ve aslında birbirimizi ne kadar iyi tanıdığımızı fark ettim. O benim çocukluktan tanıdığım Esat'tı. Çocuk harbi yapacak siniri, şefkati ve ilgisi vardı yüzünde.
"Kötü bir şey mi bu?"
Esat, sorduğum sorudan sonra gözlerini gözlerimden ayırmadan başını sağa sola olumsuz anlamda sallayıp derin bir nefes vererek "Hayır, güvende hissettiriyor beni," dediğinde istemsiz bir gülümseme oldu yüzümde. Esat'ta tebessümüme karşılık verdiğinde dizlerimin üzerinden doğrulup kollarımı Esat'ın boynuna doladım ve sımsıkı sarıldım ona. Bu sefer ölüm korkusu değildi bizi birbirimize karşı şefkat ve merhametle dolduran, kan bağıydı.
Esat bir kolunu belime dolayıp diğer eliyle de sarı saçlarımı okşadı. Bir süre abi kardeş olarak öyle kaldık ardından Esat bedenini benden uzaklaştırıp gözleriyle aramızdaki boşluğu doldurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEYSA | Cehennem ♣️TAMAMLANDI♣️
Roman pour AdolescentsYetişkin İçeriktir! "Sen, önünde dağları eriyen Tanrı değilsin ve ben de Tanrı'nın cennette kovduğu İblis değilim." * Cennetin kapıları üzerime kapanmış demir sürgüleri sertçe çekilmişti ve cehennem; ateşten akan dereleriyle susamış uvzuma şifa olac...