Merhaba, bölüm başı duyurularını sevmesem de bir şeyler söylemeliyim. Geçen bölümde bazı şeylerden rahatsızlık duydum ve bunu duyuru olarak paylaştım. Çok sevdiğim ve asla okurum olarak görmediğim üç güzel kişi o duyuruyu gördü ve ikisi benim içimi ferahlatacak şeyler söyledi. Ben de onların samimiyetine ve düşüncelerine çok güvendiğim için o duyuruyu yayından kaldırdım. Şimdi onlara söylemek istediğim şey şu, iyi ki varlar ve bana varlıklarını hissettiriyorlar. Ben inanıyorum ki duyurda okuduğumuz ve öğrendiğimiz şeyin benim başkalarına kendi ağzımla söyleyene kadar onlarda sır olarak kalacak olması.💜🥺
Bir de sizden daha sabırsız olarak hafta iki kere bölüm atma alışkanlığı kazanmış bulunuyorum dkdkkddk
Şimdi umarım seveceğiniz bir bölüm olmuştur. Satır arası yorumlarda mutlaka buluşalımm, sevgiler 💜
-
BÖLÜM 13
ÇWKalbim, kurak kalmış çölün ortasında bir damla suya muhtaç olan çiçek gibi boynunu bükerken düşündüğüm hiçbir şey yoktu. Sadece his vardı.
Altından kalkmadığım hisler beni yollara vursa da o yollardaki tek yolcu ben değildim. Gözyaşlarım vardı. Onlar her acımda olduğu gibi yine benimleydi ve yanaklarımdan oluk oluk akıyorlardı. Sahi neydi gözyaşlarımın akmasına sebep olan şey?
Yaşadığım taciz mi, uğradığım inanç kırıklığı mı?
Her ikisi de.
Evet her ikisi de canımı yakıyordu. Artık gücüm yoktu, savaşım bitmişti. Zaten ne sanıyordum ki bu savaşı kazanacağımı mı? Nerede görülmüş böyle dişe diş kana kan savaşlarda dürüstlük? Ama ben... Ben onlar gibi oynamadım. Dürüst bir savaşçı oldum. Belki bazı yerlerde çok yalan söyledim ama bunu bile hissettiğim mecburiyetle yine başkaları için söyledim. Amaç hiçbir zaman kendimi korumak değildi ki?
Yiğit'e ardı arkası kesilmeyen yalanları söylerken amacım, kendimi mi korumaktı? Asla. Sadece Esat, sadece Esat'ı korumak istedim. Çünkü benim içimde tırmanıp da aşamadığım bir dağ var Esat'a karşı. Düşünülenin aksine bu dağ, onu benden ayırmıyordu bilakis o dağ benim ondan başka kimseye gitmemi istemez gibi içimde büyüyüp bana engel oluyordu.
Sevgiydi bu dağın adı.
Esat'a duyulan sevgi oysa Esat bu sevgiye layık değildi. Olmamalıydı.
Ona olan bu sevgimin sebebi belliydi. Bendim sebep. Kimsesiz büyümem, gördüğüm sevgi eksikliği, ona olan özlemim ve en çok da çocukluğumun güzel yerlerini dolduran anılarımız... Ben buydum.
Ruhum hiçbir aşka hiçbir dostluğa boyun eğmez, sevgi bahanesi altında yapılan ihanetleri kabul etmezdi ama söz konusu Esat olunca her şey içime içime yıkılıyordu.
Onu çok seviyordum. Her şeyden ve herkesten daha çok. Ona hiçbir zaman düşman gözüyle bakmamıştım ama o ve onun şartları beni hep istemediğim sonuçlara sürüklemişti. Şimdi ise Yağız'ın kapısı önünde yalın ayak duruyordum. Kendimi öyle güçsüz ve kırgın hissediyordum ki kolumu kaldıracak, kapıyı çalacak takatim yoktu.
Yiğit'in arabasından bir sokak önce inip Yiğit'i geri göndermiş ve onun gittiğinden emin olduktan sonra da Yağız'ın evine doğru yalın ayak, karanlıkta yürümüştüm.
"Esila?"
Yağız'ın bir anda pencereden beni görüp seslenmesi ve kapıyı saniyeler içinde açması bir olurken olduğum yere oturdum, kapıya sırtımı dönüp gözlerimi karanlık sokakta gezdirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEYSA | Cehennem ♣️TAMAMLANDI♣️
Ficção AdolescenteYetişkin İçeriktir! "Sen, önünde dağları eriyen Tanrı değilsin ve ben de Tanrı'nın cennette kovduğu İblis değilim." * Cennetin kapıları üzerime kapanmış demir sürgüleri sertçe çekilmişti ve cehennem; ateşten akan dereleriyle susamış uvzuma şifa olac...