Merhaba, bölüm başı duyurularını sevmiyorum ama bu mecburi galiba neyse bölüme geçmeden önce birkaç şey söylemek istiyorum. Birincisi şu ki, bu bölüm Meysa'nın en önemli bölümlerinden biri. İkincisi ise bu bölümden sonra bir süre bölüm atmayacak olmam. Normal hayatımda bazı sorunlar yaşıyorum ve bu beni bütünüyle etkiliyor. Bu bölümü söz verdiğim için zorla yazdım ama yazarken gerçekten zorlandım. Bunun sebebi kurgu değil, tamamıyla benim dolu olan kafam. Geçen duyuru atmıştım oradan da bazıları iyi olmadığımı fark etmiş ama o güne göre daha iyiyim. Ben Meysa'ya ara verdiğim sürede Word üzerinden bir kurgu yazmaya devam edeceğim çünkü içinde bulunduğum duygu ve olaylar o kurgu için bir nimet niteliğinde. O kurguyu burada yayınlamak isterdim ama Wattpad için gerçekten ağır bir kurgu onun dışında da burada bölüm atmasam bile iki güne bir ya da haftada bir aktif olurum. Sorularınız, mesajlarınız olursa konuşabiliriz. Ve son olarak doğum günümde -1ekim- kendimi zorlayacağım, o zamana kadar iyi olursam bölüm atmak için elimden geleni yapacağım. Kendime ve size hediye amaçlı. Şimdi bu kadar konuşmadan sonra sizi gerçekten sevdiğimi ve hissettiğimi bilmenizi istiyorum. Umarım beni anlayışla karşılarsınız ve döndüğümde sizi yine burada görebilirim.Şimdiden iyi okumalar ve teşekkürler.
-
BÖLÜM 15
DEĞERLİ KAN
Satır arası cümleler tükenmiş, sayfalarca boşluk gözlerimin içine bakarken zihnimin içindeki kalemin ucu, anılarımın içine batarak derin bir çizgi çiziyordu.Bakışlarımı Çınar'a silah tutan Teoman'dan çektiğim an mekandaki bütün adamların silahlarının Teoman'a doğrultuğunu gördüm. O an zihnimin içindeki kalemin ucu bir engele çarptı, kalemin ucu anının içine batarak kırıldı ve ben o güne gittim.
Çınar'ı tanıdığım ilk güne.
Hissettiğim kirlilik beni hep banyoya kilitlese de burnumu çektim ve gözyaşlarımı silip sıcak sudan dolayı buharlaşmış banyoya göz attım.
Nefret ediyordum.
Her şeyden, her şekliyle. Bu yurt bu oda ve buradaki iğrenç insanlar.
Tayfun.
O zorla bana dokunmaya çalışmıştı. Önceki sözel tacizleri bir yere kadar sindirebiliyordum ama on gün önce yaptığı şeyi atlatamıyordum üstelik insanlar bana inanmıyordu. Bana inanmıyor oluşları varlığımı o kadar kıymetsizleştirmişti ki sanki her an biri yine bana bunu yapacak gibi hissettiriyordu. Yine de sorguladığım bir şey vardı. Tayfun. Onu olay olduktan iki gün sonra görmüştüm ve bir haftadır da görmüyordum. Birine sormak içimden gelse de bunu yapmayacaktım. Zaten sorma sebebim korkuma engel olmaktı ama insanlar bunu yanlış anlayacaktı. Bu yüzden sessizliği seçtim, herkes kendi vicdanının sesinden sağır olsun diye.
Bedenimi havluya sıkıca sarıp ellerimle saçlarımı kavradım ve bir süre saçlarımdaki suyun akmasına izin verdim. Bedenimdeki ve saçımdaki suyun yeterince aktığına emin olunca hızlı bir şekilde üzerimi giyinip saçlarımı da hafif kurutarak banyodan çıktım. Yurt odasına döndüğümde odanın boş olmasına aldırmadan küçük siyah çantamı ve cep telefonumu alıp dışarı çıktım.
Hava hafif hafif esiyordu ve öğleden sonra üç gibiydi vakit bu yüzden üzerimde geniş gri renk üstü baskılı bir sweatshirt altımda siyah pantolonum vardı. Sıradandım zaten dikkat çekmemek için elimden geleni yapmaya karar vermiştim ve bu kararı kendimi korumak için almıştım. Biliyorum ne giydiğim ne yaptığım ne yediğim bunlar hiç kimseyi hiçbir şekilde ilgilendirmezdi ama yaşadığım tacizden sonra sanki yapmam gereken tek şey bir görünmez gibi yaşamak olarak geliyordu. Üstelik benim bir ruh gibi yaşamama sebep olan kişiler hiçbir ceza almamışken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEYSA | Cehennem ♣️TAMAMLANDI♣️
Ficção AdolescenteYetişkin İçeriktir! "Sen, önünde dağları eriyen Tanrı değilsin ve ben de Tanrı'nın cennette kovduğu İblis değilim." * Cennetin kapıları üzerime kapanmış demir sürgüleri sertçe çekilmişti ve cehennem; ateşten akan dereleriyle susamış uvzuma şifa olac...