22.DÜŞMAN

172 53 166
                                    


BÖLÜM 22
DÜŞMAN

Bir hikayeyi hangi karakter ağzından dinlersen dinle eğer anlatan kişi karakter tutuyorsa her dinlediğinde, birini suçlu birini masum birini de kurban bulursun ve bu kişilerin sıfatı hiç değişmez. Bu yazarın beceriksizliği midir? Bilemem ama karakterin eksikliği olduğu kesin. Şimdi aynı hikayeye aynı yerden ve aynı kişiyle başlarken bu sefer farklı bir gözle bakıyordum yaşantıma.

Yine bendim bu arabanın koltuğundaki ve yine Yiğit'ti arabayı süren ama ilk anki gibi değildi hiçbir şey. Ne ben Meysa'yı görmemiş o kızdım ne de Yiğit yanındaki kızın kim olduğunu bilmeyen biriydi. Bu algılama, zihnimi buraya gelirken deniz kıyısında durup telefon konuşması yaptığım güne götürürken yutkundum.

Sessizlikti beni bu deli düşüncelere iten sanki bir halkı asimile etmeye çalışan ırkı farklı bir yönetici dilimizi bize yasaklamıştı. Her tahtadan siliniyordu ünlü harfler. Kelimeler kayboluyor, hiçbir şey somutluğuyla kalmıyordu. Duygularım gibi asılı kalıyordu kelimelerim. Bu yüzden biraz daha sustum.

Her şeyi ama her şeyi düşündüm. Esat'ın o evden çıkarken kulağıma söylediği şeyler kalbime girmişti. Beni köşeye çekmiş bir hınçla canımı yakıyordu.

Dolu gözlerimle karanlık yolu ayıran araba farlarının oluşturduğu çizgilere bastım. Bir mayına doğru gidiyorduk. Bastıkça içimizde büyümüş farklı birini kaybediyorduk ve her kaybın  sonunda ne kadar üzülsek de bir şeyleri düzeltmek için bir şeyler yapmıyorduk.

“Yiğit?”

Sesim, binlerce kilometreyi aştı, galakside yoğunlaşarak arabanın içine düştü.

“Efendim?”

“Arabayı kenara çeksene.”

Yiğit, başını benden tarafa çevirip ilgili bir şekilde baktığında “Temiz havaya ihtiyacım var,” dedim. Beni ikiletmedi ve hiç cevap vermeden arabayı sağa çekti. Arabadan indim ve karanlığı çökmüş günün içine bir hayalet gibi düşerek kıyıya yürümeye başladım. Yürüdükçe hızım arttı ve soğuk denizle buluşup dalgalanan denizin esintisi yüzüme çarptığı an olduğum yerde durdum.

Ellerimi üzerimdeki ceketin cebine yerleştirip başımı geriye doğru attım. Kendimi açık hedef hâline getirmiş bir şekilde gözlerimi kapatıp temiz havayı içime solumaya başladım. Birkaç dakikanın ardından Meysa'ya geldiğim gece aradığım o çocuk geldi aklıma.

Karanlık bodrumda kilitli kaldığım zaman yurttakilerden gizli gizli kaçmayı becerip kendisi de çocuk olmasına rağmen kapıda ben korkmayayım diye benimle konuşan o çocuk. Bana aklımla oyunlar oynayanlara inat, bana inanan her şeyi görmemi sağlayan çocuk.

Burada geçirdiğim zor günde koşa koşa evine gidip kucağında uyuduğum çocuk geldi aklıma, kalbime.

Telefonu cebimden çıkarıp Yağız'ın numarasını tuşladım ve birkaç saniye bekledikten sonra yanıtlanan aramayla telefonu kulağıma götürdüm.

“Elisa?”

Yumuşak, şefkatli sesi bedenimi sarıp sarmalayıp beni karanlıktan kurtarırken ayakta durmayı bırakıp olduğum yere oturarak ayaklarımı denize doğru uzattım.

“Yağız.”

“İyi misin, mevsimleri kucaklayan sarışınım?”

Sesinde beni rahatlatmak isteyen tınıyı tanıdığımdan yüzümde oluşan tebessümle “Bilmiyorum Yağız sanki her şey en baştan başlıyormuş gibi,” dediğimde birkaç saniye ses gelmedi sanki bana konuşmam için izin veriyormuş gibiydi ama ben de onun konuşmasını istediğimden dolayı ses çıkarmadım.

MEYSA | Cehennem ♣️TAMAMLANDI♣️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin