1 Hafta Önce
"Oha fotoğrafı atalı daha bir dakika anca oldu ama şimdiden sekiz bin beğeni almış."
Jisung, şaşkınlıktan kocaman açılan gözleriyle telefon ekranını Felix ve Hyunjin'e gösterdi. Az önce Hyunjin'in bir fotoğrafını çekip onu etiketleyerek kendi Instagram hesabında paylaşmıştı ve tüm gönderilerinin toplamında almadığı etkileşimi bir dakika içinde almıştı.
"Telefonum bu kadar bildirime dayanamayıp bozulursa, yenisini almak zorundasın."
Hyunjin, onun masaya bıraktığı telefonuna baktı. Zaten kısa süre önce bu telefonu, Jisung'a o almıştı. Çünkü kendisi telefonunu yenilediğinde; Jisung telefonunu inceleyip "keşke bu kadar güzel bir şey, bir aylık maaşımla eş değer olmasaydı" diyerek sürekli hayıflanmıştı. Hyunjin de kendi telefonuyla aynı model iki telefon alıp Jisung ve Felix'e hediye etmişti.
"Bu stilistle bir daha çalışacak mısın?" Felix, dönen beğeni sohbetinden sıkılmıştı. Hyunjin'in üstündeki özel tasarım kombini inceleyip konuyu değiştirdi.
Hyunjin; geleneksel kıyafetlerin, modern detaylarla buluşmasını seviyordu. Bu yüzden kendisi için dikilen bu kombini de üstünde taşımaktan zevk almıştı. "Bilmiyorum ama çalışmaya devam etsek güzel olur aslında. Tarzlarımız uyuşuyor."
"Senin isteğin önemli değil ki. Sonuçta Minho ne derse, o olacak."
"Neden? Hyunjin'in fikrini hiç almıyor mu?" Felix, ilgiyle Jisung'un cümlesine atladı. Minho'nun ajansıyla ilgili bir şeyler öğrenmeyi seviyordu.
"Yani Hyunjin yanlış anlamasın ama ona da çalışanı gibi davranıyor. Ha kapıda duran güvenlik ha Hyunjin hiç fark yok aralarında. Hepimiz aynıyız gözünde."
Jisung, Felix'e açıklama yaparken göz ucuyla Hyunjin'e baktı. Tepki vermeyeceğinden zaten emindi ama ayıp olmasın diye "yanlış anlama" demişti.
"Ben ajansa para kazandırmasam, çalışanların parası ödenemez. Sence aramızda fark yok mu Jisung?"
Hyunjin, bu soruyu havalı bir şekilde sorduğunu hayal etmek istedi ama edemezdi. Çünkü o da biliyordu, Jisung'un haklı olduğunu. Minho, hiçbir şeyde Hyunjin'in kararını almazdı. Hatta dün gece bile bu yüzden kavga etmemişler miydi?
"Çalışanlarını bu kadar bıktırıyorsa sevgilisine de yazık. Onu da kontrol altına almıştır. Tabi ona sabredip de sevgili olan yoktur." Felix, kurduğu cümleler ile masanın ortasına bir bomba attığından bihaberdi. Kokteyl bardağını eline alıp arkasına yaslandı.
"Onun evinde çalışanlardan biri, ajanstan birinin yakınıymış. Ve denilene göre Minho, geceleri eve hiç uğramıyormuş. Sabaha doğru üstü başı karışmış halde gelip duş alıp çıkıyormuş." Jisung, ajansta dönen tüm dedikodulara hakim olduğundan ilgi alanından konu açılmasına sevinmişti.
"Sevgilisinde kalıyordur belki." Hyunjin, Minho'nun geceleri nerede kaldığını ve aralarındaki ilişkinin sevgililik olmadığını gayet iyi biliyordu ama bunu bu şekilde dile getirmek hoşuna gitmişti.
Jisung, Hyunjin'in açıklamasına gülerek keyifle kahvesinden büyük bir yudum aldı. Asıl dedikodu şimdi başlıyordu. "Hayır, sevgilisi yurt dışındaymış. Dönünce de Minho'nun evinde kalıyormuş. Yani bu her gece yanında kaldığı artık kimse sevgilisi değil."
Jisung, Felix'in ortaya attığı bombanın pimini çekip Hyunjin'in kucağına bıraktı. Hyunjin, hiç bilmediği bu bilgiyle ne hissetmesi gerektiğini şaşırırken; son öldürücü darbe de Felix'ten geldi.
"Seks için kullandığı biridir. Yazık, kesin o kişi de en küçük şeyde umutlanıyordur. Bilmiyordur ki sadece bedeni için kullanıldığını. Üzüldüm cidden."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lostmyhead // hyunho
Fanfiction"Ben, onun teninin her bir noktasını ezbere biliyorum. Ve eminim sen, Hyunjin değilsin." The 1975 - lostmyhead