8 Yıl Önce
Minho, çantasını bir kenara bırakıp arkadaşının fazlasıyla dağınık olan odasına göz attı. Çalışma masasının üstü o kadar karışıktı ki bu ortamda düzgünce ders çalışılamazdı. Chan duştan çıkana kadar masayı toplamaya karar verdi. Yoksa hayatta bu masaya oturup da konu anlatamazdı. Test kitaplarını kaldıracakken, içlerinden birinin arka kapağına yapışan küçük not kağıdı dikkatini çekti. Bir şeyler yazılıp karalanmış gibi duruyordu. "Masamı karıştırma. Benim düzenim o şekilde."
Chan, hızlıca Minho'nun yanına gelip elindeki not kağıdını aldı. İyi ki ne yazdığının farkına varıp üstünü karalamıştı. "Sen duş jelini mi değiştirdin?" Minho, arkadaşının boynuna yaklaşırken; Chan, heyecanlandığı belli etmemek için arkasındaki masaya sıkıca tutundu. "Koku duyunun bu kadar gelişmiş olması, beni korkutuyor." Minho, omuz silkerek sandalyeye oturdu. "Evet, odanı bok götürdüğünün kokusunu da alabiliyorum."
"Sen, birinden mi hoşlanıyorsun?" Minho'nun aniden sorduğu soru ile Chan, yediği kekin boğazına kaçtığını hissetti. Matematikte takıldığı bir konuya, yarım saat boyunca çalışıp mola vermişlerdi. Daha doğrusu Minho, en yakın arkadaşına konuyu anlatmış; Chan ise aşık olduğu insanı izleyip mutlu olmuştu. "O nereden çıktı? Ben, birinden hoşlanmam. Millet, benden hoşlanır. Ben de üzülmesinler diye hepsiyle flörtleşirim."
"Ne kadar karalasan da yazan şarkı sözünü gördüm. Hem senin tarzın değil hem de tamamen platonikliği anlatan bir şarkı." Minho, dikkatini Chan'ın ellerinden çekip gözlerine baktı. Panik olduğunda yaptığı gibi parmaklarını kütletiyordu. Chan, Minho'nun şarkıyı anlamasıyla ne açıklama yapacağını düşünmeye başladı. Şarkı, sıradan bir platonikliği değil; yakın arkadaşına duyulan karşılıksız aşkın ne kadar can yaktığını anlatıyordu. "Birisi var, aslında."
Minho, omuzlarını dikleştirip arkadaşının cevabını bekledi. Kendisi daha önce birkaç kısa ilişki yaşasa da bu, Chan için ilkti. O, kimse ile ciddi ilişki içine girmezdi. "Ne zamandan beri?" Minho, rahatlıkla konuya adapte olsa da Chan; rahatsızca yerinde kıpırdandı. En yakın arkadaşına ne ara aşık olduğunu bilmiyordu. Tek bildiği; liseye geçtikten sonra işlerin değiştiğiydi. "Onu boşver de birinin sana aşık olduğunu nasıl anlardın, Minho?"
"Sadece bana açılırsa anlayabilirim. Onun dışında zor."
Chan, aldığı net cevaba başını salladı. Minho'nun anlayıp anlamadığını test etmek istemişti. Ve şimdilik anlamamış gibi duruyordu. "Ben, birine aşık olsaydım kesin açılırdım. Çünkü hislerinden bihaber birinden karşılık alman çok zor. Açılırsan, en azından şansın olur. Denemekten zarar gelmez." Minho, gülümseyerek ayağa kalktı. "Bu dediklerim aklında bulunsun. Ben gidiyorum."
Minho'nun gidişinin ardından onun dediklerini düşündü, Chan. Belki de hisleri karşılıklıydı. Hatta Minho'nun açılmaya ikna etme çalışması da bu yüzden olabilirdi. Bu düşünceyle odasında ileri geri yürümeye başladı. Birbirlerinde kalıp aynı yatakta yattıkları gecelerde sarılmak isteyen, sadece kendisi olmayabilirdi. Mutlulukla ne yapması gerektiğini düşünmeye başladı. Eğer Minho, açılmaya çekiniyorsa; Chan, bunu seve seve yapabilirdi. Sonuçta bir umut ışığı yakalamıştı.
***
Chan, derin bir nefes alıp Minhoların ziline bastı. Yan evdeki hareketliliğe dikkat edemeyecek kadar heyecanlıydı. Kısa süre sonra Minho, kapıyı açıp arkadaşını içeri davet etti. "Ben de programımı bitirince seni arayacaktım. Bizimkiler beraber yemekteymiş. Biz ne yiyelim?" Chan, Minho'nun cümlelerine başını sallasa da bir şey anlamamıştı. Sürekli az sonra söyleyeceklerini düşünüyordu. "Benim, sana bir şey söylemem gerekiyor." Chan'ın yemek sorusuna cevap vermeyip başka konuya geçmeye çalışması; Minho'yu şaşırtsa da elini, onun omzuna koydu. "Söyle tabi. Ne oldu?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
lostmyhead // hyunho
Fiksi Penggemar"Ben, onun teninin her bir noktasını ezbere biliyorum. Ve eminim sen, Hyunjin değilsin." The 1975 - lostmyhead