"Hyunjin!"
Minho, Hyunjin'in söylediklerinden sonra hızlıca ayağa kalkıp arkasından koştu. Onu, taksiye tam binecekken durdurdu. Hyunjin, açtığı kapıyı kapatıp Minho'ya baktı. Kesin içerde söylediğinin karşılığını verecekti. O, asla altta kalmazdı.
"Sıra bana mı geldi?"
Hyunjin, Minho'nun sesindeki kırgınlığı duyunca şaşırmadan edemedi. Bunu beklemiyordu. "Bana, bu anlaşmayı sen sundun. Beni kullan sonra da ortada bırak dedin. İki hafta doldu, Minho." Tekrar kapıyı açacakken Minho yanına gelip elini tuttu. "Canımı yakmak için öyle dedin. Değil mi?"
"Canın yandı mı?" Minho, o yemek masasının başına devrildiğini hissetmişti. Elbetteki canı yanmıştı, hem de çok yanmıştı. "Bu başlangıçtı. Her sabah tek başıma uyandığımda ben de böyle hissettim. Ve senden hepsinin intikamını alacağım."
Minho'nun avucundan, elini yavaşça çekti. "Seni bilerek en sona bıraktım. Çünkü en çok seni yakacağım, Minho. Sadece bekle." Taksiye binip kapıyı Minho'nun yüzüne kapattı. Artık üzülse de duygularıyla hareket etmeyecekti.
***
"Dedikleri doğru mu? Sen, Minho'ya mı aşıktın?" Felix, omuzları çökmüş bir şekilde Chan'a baktı. O da Hyunjin'in arkasından koşup giden Minho'nun çıktığı kapıya bakıyordu.
"Evet ama sana olan hislerimde samimiydim. İnan bana bebeğim."
Felix, cevap vermeden başını ellerinin arasına aldı. Hyunjin haklıydı. Duyduklarından sonra ne ayağa kalkacak ne de ayakta kalacak gücü kalmıştı. Liseye başladığından beri aşık olduğu insanın, en yakın arkadaşlarından biriyle öpüştüğünü görüp de görmemiş gibi yapmıştı. Sevgilisinin aslında kendi en yakın arkadaşına aşık olduğunu öğrenmesini ise bilmezden gelemezdi. Bu kadarı da fazlaydı.
"Felix! Konuş benimle." Chan, sevgilisinin önünde eğilip yüzünü kapattığı ellerini tuttu. "Dokunma bana." Felix, akmasına engel olamadığı göz yaşlarıyla oturduğu sandalyeden kalktı. "Kime aşıksın bilmiyorum ama lütfen benden uzak dur."
Chan da hızlıca ayağa kalkıp Felix'in kolunu tuttu. "Beni dinlemeden gidemezsin. İlk geldiği anda dedim. Bizim aramızı bozmak için yaptı, her şeyi. Amacına ulaşmasına izin mi vereceksin?" Felix, hayal kırıklığıyla Chan'a baktı. "Hâlâ Hyunjin'e karşı yenilmekten bahsediyorsun. Kalbimi nasıl kırdığının farkında değil misin? Başkasına olan aşkının intikamı için beni kullandın."
"Seni kullanmadım. Sana olan hislerimde asla yalan atmadım. Minho defteri, benim için çoktan kapandı." Felix, kolunu çekmeye çalışsa da Chan'ın güçlü tutuşu yüzünden başarılı olamadı. "Çoktan kapandıysa neden hâlâ onun sevdiği insanla uğraşıyorsun? Hyunjin yüzünden babama rezil oldum, intikam almak istiyorum demiştin. Zamanında size de kötü şeyler yaptı, ben intikam alırken yanımda ol demiştin. Hepsi, senin planın çıktı."
"Ya ben, senin için başkasıyla sevgili bile oldum ama orada anlamalıydım değil mi? Beni seviyor olsan böyle bir şey istemezdin ki." Sonlara doğru sesi kısılan Felix, Chan'ın gözlerine baktı. "Sana kızmıyorum aslında. Sen gelip Minho'ya aşığım, Hyunjin'in hayatını zehir etmek istiyorum desen bile yardım ederdim. O yüzden ben, kendime kızıyorum."
Chan, Felix'i kendisine çekip sıkıca sarıldı. Onu kaybetmeyi istemiyordu ve gitmesine asla izin vermeyecekti. Felix'i de kaybedemezdi. Bir taraftan ebeveynlerinin kavgasını, diğer taraftan Felix'in hıçkırıklarını dinlerken daha da sıkı sardı; kolları arasındaki bedeni. Hyunjin'e karşı ilk kaybedişi değildi ama kesinlikle en ağırı olmuştu.
Felix, Chan'ın kokusunu derin bir şekilde içine çekip onu itti. Sanki Chan'ın göğsünde, onun yüzünden ağladıkça güç bulmuştu. "Ben, kötü biriyim. Sen de kötü birisin. Ve bizim bu saatten sonra yapabileceğimiz tek iyilik..." İtilmenin şaşkınlığını yaşayan Chan'a arkasını dönüp kapıya yöneldi. "Bir daha bir araya gelmememiz olur."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
lostmyhead // hyunho
Fanfiction"Ben, onun teninin her bir noktasını ezbere biliyorum. Ve eminim sen, Hyunjin değilsin." The 1975 - lostmyhead