Bu bölüm (*) işaretleri ile belirten kısımda yakınlaşma ve cinsellik sahnesi var. İyi okumalar.
"Nasıl gönlünü alacağımı bilmiyorum."
Seulgi, umutsuz vaka olarak adlandırılabilecek Minho'ya baktı. Birkaç gün önce yaşanan olayları biliyordu. Minho, Hyunjin'in evinin karşısındaki evi alıp taşınmıştı. "Hastalığını duyduktan sonra tavrı değişti mi?"
"Hayır. Tedavi süresince destek olacağını söyledi ama affettiği için değil. İyi bir insan olduğu için." Minho, bilgisayar ekranından bakışlarını çekti. Hyunjin, kendi ajansını duyurur duyurmaz bir dergi çekimine katılmıştı. Aldığı tepkiler gerçekten iyiydi. Çok iyiydi. Kendisi olmadan da Hyunjin, ayakta durabiliyordu. "Hiç affetmez mi?"
"Objektif yorum yapacağım. Gönlünü nasıl almayı bilmiyorsun ama kırmayı iyi biliyordun. Bu yüzden çok çabalaman gerek. Kırgınlıklarını telafi edemesen bile değiştiğine inandırmalısın." Minho'nun dikkatli bir şekilde dinlediğine emin olunca devam etti. "Ve bunu yaparken de sıkmamalısın. Zaten sorumluluğu çok fazla. Bir de sen darlama çocuğu."
Minho, masasına doğru eğilip iyice dikkat kesildi. "Ben, işte o tavrı belirleyemiyorum. Sanırım fazla samimi davranıyorum. O da ciddiyetsizmişim gibi oluyor. Tam olarak nasıl davranmalıyım?" Seulgi, onun bu haline gülmemek için dudaklarını bastırdı. Çok değil, birkaç ay önce Hyunjin'i görmezden gelerek üzmeye çalışan Minho; şimdi kapısında köpek olmuştu.
"Samimi olma. Sonuçta seni affetmemiş. Dediğim gibi ona değiştini belli edecek bir olgunlukta ol." Ayağa kalkıp Minho'ya imzalatmak için getirdiği dosyayı kolunun altına sıkıştırdı. "Ayrıca artık rakip olduğunuzu da unutma. Onun ajansının en gözde mankeni, ülkenin en ünlü dergisinin kapağı oldu. Bizim mankenlerimizin de bir şeyler yapması gerek. Onay bekleyen reklam teklifleri var. Mailine attım."
Minho, o çıkınca Hyunjin'in dergi için verdiği röportajı kapattı. Seulgi haklıydı. Bu ajansı, Hyunjin için kurmuş olsa da artık sorumlu olduğu binlerce insan vardı. Tekliflere göz atarken aklına gelen isimle hızlıca onun numarasını tuşladı. Hyunjin'e kendini affettirmek için ondan yardım isteyeceğine inanamıyordu.
***
Changbin, oturduğu sandalyede rahatsızca kıpırdandı. Bir zamanlar sözünden çıkmadığı insan ile buluşacak olmanın gerginliği vardı, üzerinde. İki saat önce Minho arayıp müsaitse görüşmek istediğini söylediğinden beri bu gerginlik, vücuduna yerleşmişti. "Kusura bakma. Trafik çoktu."
Minho, bacaklarını güzelce saran siyah kumaş pantolonunu buz mavisi gömleğiyle tamamlayıp üstten birkaç düğmesini açık bırakmıştı. Changbin, en az kendisi kadar takım elbise giymeyi seven Minho'ya önemsiz anlamında gülümsedi. Hyunjin'in ajansının yakınında bir kafede buluştukları için acele etmemiş, yeni gelmişti.
"Nasıl gidiyor işler?"
"Yoğun." Changbin, menüyü incelerken aldığı soru ile ne cevap vereceğini bilemedi. Minho'nun ajansında koruma konumundayken, aniden Hyunjin'inkinde sekreter olmuştu. Fazlasıyla garip olan bu duruma hâlâ alışamamıştı. "Hyunjin nasıl?"
Bu soru, Changbin için daha kolaydı. Çünkü Minho, kendisiyle iletişime geçtiğinde üç şey derdi: Hyunjin nasıl? Hyunjin'i kontrol et. İyi olduğundan emin ol. "Gayet iyi. Dergi çekimleriyle meşgul." Changbin, en son çıkarken bile çekimler bitmemişti. Dün, röportaj yapılıp yayınlanmış; bugün de çekimler başlamıştı. Ajans için ilk etkinliğin böyle büyük olması çok iyi bir şeydi.
"Sevindim. Sen nasılsın?" Minho, Changbin'e nezaketen sorduğu sorunun cevabını çok da umursamıyordu. Yine siyahlar içinde olan Changbin, kendisinden iyi bir durumdaydı. Onun, Hyunjin'in yerine geçen çocukla mutlu bir ilişkisi olduğunu duymuştu. Seulgi, cidden her şeyi nasıl öğreniyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lostmyhead // hyunho
Fanfiction"Ben, onun teninin her bir noktasını ezbere biliyorum. Ve eminim sen, Hyunjin değilsin." The 1975 - lostmyhead