Bu bölüm zaman geçişleri ile ayrılan kısımda yakınlaşma ve cinsellik sahnesi var. İyi okumalar.
Hyunjin, gözlerini zorlukla açıp etrafına baktı. Sağ elinin üstünde hafif bir ağırlık vardı. Minho, elini sıkıca tutarak ellerinin yan tarafında uyumuştu. Hyunjin, tekrar Minho'nun yanında olduğunu görünce derin bir nefes almak istedi. Tabi göğüs kafesindeki ağrı, buna izin vermemişti.
Sol eliyle, göğsünün altındaki ağrıyan noktayı bulmaya çalıştı. Hafif şiş yeri bulunca ağzından küçük bir inlemenin çıkmasına engel olamadı. Minho, Hyunjin'in sesini duyunca yeni daldığı uykusundan hızlıca uyandı. "Hemen doktoru çağırıyorum."
Minho, Hyunjin hâlâ uyutulurken; onu özel bir hastaneye sevk ettirmişti. Baş hekime de durumu anlatmış ve onun, ünlü manken Hwang Hyunjin olduğunu belirterek ekstra ilgi beklemişti. "Tam burası mı ağrıyor?" Hyunjin, doktorun bastırdığı noktaya giren ağrı ile sadece başını sallayabildi. "Kırıkların olduğu bölge için buz tedavisi uygulayalım. Ayrıca serumun içine de ağrı kesici ekleyelim." Hemşire, doktorun dediklerini not alarak odadan çıktı.
Minho da doktor ile beraber çıkıp sordu. "Neden bu kadar morarmış?" Doktor, elinde tepsiyle dönen hemşireye; sedyeyi ayarlaması gereken dereceyi de belirttikten sonra Minho'ya döndü: "Şiddetli bir darbe sonucunda kırıldığı için morluklar ve şişme normal. Nefes aldırmayacak kadar ciddi ağrıları da olacaktır. Bölgesel uyuşturucu iğneler ve ağrı kesicilerle hafifletmeye çalışacağız. Saat başı, kontrole gelirim. Tekrardan geçmiş olsun."
"Ben, tutabilir miyim?" Hemşire, başını sallayıp buz torbasını uzattı. "Çok bastırmadan, hafifçe tutun." Minho, Hyunjin'in yanına oturup buzu; göğsünün altına doğru tutmaya başladı. "Bastırırsam söyle."
"Her şeyi öğrendin mi?"
Hyunjin, seruma eklenilen ağrı kesiciyi görünce ister istemez psikolojik olarak rahatlamıştı. Ağrıdan ısırdığı alt dudağını serbest bırakıp Minho'ya baktı. Buz tutma işine o kadar dikkat kesilmişti ki başını kaldırmadan cevap verdi: "Şimdi bunları konuşmayalım. Başka bir yerinde ağrı var mı? Susamış olmalısın. Su isteyeyim mi?"
"Telefonunu kullanabilir miyim?" Minho, odağını kaybetmeden; telefonunu uzattı. Hyunjin, ezbere bildiği numarayı tuşlayıp bir an önce açmasını umdu. Birkaç dakikalık görüşmenin ardından teşekkür ederek telefonu geri verdi. "Neden Eric'i buraya çağırdın?"
"Benimle ilgilenmeni istemiyorum. Eminim birçok şey yapmışsındır. Bunun için teşekkür ederim ama daha fazlasını istemiyorum."
"Kim gelirse gelsin gitmeyeceğim. O yüzden şimdi sadece dinlen, Hyunjin. Ne kadar toparlanırsan, o kadar çabuk hastaneden çıkabiliriz." Minho, elindeki buzu; tepsideki diğer buz torbasıyla değiştirip Hyunjin'e gülümsedi. Hastaneden çıktığında da onunla ilgilenmeye devam edecekti.
***
"Yine mi göremeyiz?" Yeongjin, üzüntüyle söylendi. Resmen iki gündür ne zaman gelseler, kapıdan dönüyorlardı. "Ağrı kesici sayesinde yeni uyudu. Yarın gelirsiniz." Minho, Changbin ile beraber gelen çocuğu süzdü. Hyunjin'in ikizi olsa, anca bu kadar benzerdi. "Ayrıca Hyunjin'in yerine bir etkinliğe katılman gerekiyor. Seulgi, yardımcı olacak."
Kazanın yaşandığı gecenin üstünden iki gün geçmiş ve bir şeyler değişmişti. İlk olarak Yeongjin, annesi ve babaannesinin karşısına çıkıp iyi olduğunu belli etmişti. Tabi güzel bir azar da yemişti çünkü ailesi çok endişelenmişti. "Annem, tekrar Hyunjin'in yerine geçeceğimi öğrenince ağzıma sıçacak."
Changbin, yan tarafında oturan çocuğun aniden konuşmasıyla gülmesine engel olamadı. "Onlar, Hyunjin'in yerine geçmene baya kızdı değil mi?" Yeongjin, başını salladı. "Evet. Annem, zaten dolandırıcı amcamın borcu yüzünden okulu dondurup çalışmama çok kızmıştı. Bir de borç için böyle bir şey yaptığımı duyunca sen düşün işte."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lostmyhead // hyunho
Fanfiction"Ben, onun teninin her bir noktasını ezbere biliyorum. Ve eminim sen, Hyunjin değilsin." The 1975 - lostmyhead