Hyunjin, Yeongjin teklifini kabul ettikten sonra güne; ilk kez kahvaltı yaparak başladı. Changbin, onun bir şeyler yediğini çok nadir gördüğü için bu duruma şaşırmadan edemedi.
"Bugün doğum günün mü?"
Hyunjin, zorla Changbin'i de ikna edip kahvaltıda kendisine eşlik etmesini sağlamıştı. Changbin'in birden sorduğu soruyu komik bulup kahkaha attı. "Neden, sen sadece doğum gününde mi kahvaltı yaparsın?"
"Hayır ama sen, ilk kez yapınca şaşırdım."
"Ben uyanır uyanmaz bir şeyler yiyemem. Bu yüzden de kahvaltı yapmam ama bugün aç uyandığımı hissettim." Hyunjin, portakal suyundan son bir yudum alıp masadan kalktı.
"Bugün, boş günüm. Menajerimin de Minho'nun da haberi var."
Changbin, bu durumu Hyunjin'in dün gece hastaneye gitmiş olmasına bağladı. Çünkü normalde programında asla boşluk olmazdı. Ya çekimi, ya stilistle görüşmesi ya da başka bir işi kesin olurdu. Hyunjin, odasında hazırlanırken; Changbin de telefonunu çıkarıp oyun oynamaya başladı.
Minho, gerçekten Hyunjin'in dün yemekteki halini görünce bir süre onu dinlendirmeye karar vermişti. Bu da Hyunjin'in işine gelmişti. Yeongjin ile buluşup onunla konuşması gerekiyordu. Hızlıca hazırlanıp gizli kasasını açtı. Kasadaki paranın neredeyse beşte birini çantasına koyup odasından çıktı.
"Ailenin burada yaşadığını bilmiyordum."
Hyunjin, kırmızı jeepini park ederken; Changbin de etrafı inceliyordu. Hyunjin, normalde bırak araba sürmeyi ön koltukta bile oturmazdı. Bugün ise kendisinin süreceğini söyleyerek sürücü koltuğuna geçmiş ve "ailemin evi" dediği bakımsız ama büyük bir evin önünde durmuştu.
"Doğum günümü de bilmiyormuşsun. Benimle ilgili bir şey bildiğini sanmıyorum."
Changbin, bahçe kapısını iten Hyunjin'i takip ederken düşündü. Cidden Hyunjin hakkında alerji listesi dışında çok da bir şey biliyor sayılmazdı. Neden koruduğunu bile bilmiyordu. Minho'nun bu koruma işinde böyle ciddi olmasını, Hyunjin'i rahatsız eden bir sapığın varlığına yormuştu.
"Sen, içeri giremezsin." Hyunjin, anahtarla evin kapısını açarken; arkasında bekleyen Changbin'i durdurdu. "Ailem, senin sürekli yanımda olduğunu görürse endişelenir."
"Ama seni yalnız bırakamam." Changbin, Hyunjin'e hak vermişti. Hangi aile, çocuğunun başında onu korumak için dikilen birini görünce endişelenmezdi ki? Akıllarına gelen ilk soru "çocuğumuz tehlikede mi olurdu" ama ne olursa olsun emirlere uyması gerekiyordu.
"Changbin saçmalama. Ailemin evindeyim. Ailemle beraber olacağım. Al arabayı da kafanı dağıt, birkaç saat." Hyunjin, Changbin'e arabanın anahtarını atıp eve girdi. Kapıyı da hızlıca kapatmıştı.
Oflayarak bahçede gezindi, Changbin. Minho'yu bu durumu haber vermek için arasa da toplantıda olduğu için ulaşamamıştı. Hyunjin'in girdiği evin neredeyse hemen dibinde olan diğer büyük eve baktı. Bu iki evin de duvarlarında yıllardır insan sesi yankılanmamış gibi duruyordu. Zamanında o evde, Minho ve ailesinin yaşadığını bilmeden önünden geçip tekrar Hyunjin'in ailesinin evinin önünde durdu. İçi hiç rahat değildi.
Hyunjin, eve girince Yeongjin'e seslendi. Bu evden de bu evde yaşadıklarından da nefret ediyordu ama başka buluşabilecekleri bir yer yoktu. Travması olan merdivenlerden hızlıca çıkıp eski odasına girdi. Yeongjin'e, evin anahtarının yerini ve kendisini bu odada beklemesini söylemişti.
"Bir an hiç gelmeyeceksin ve bu perili evde öleceğim sandım." Yeongjin, tozlu yatağın üstünden kalkıp Hyunjin'e baktı. Bu sefer de bu kasvetli eve, güneş gibi doğmuştu. Hyunjin'in kesinlikle parladığını düşündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lostmyhead // hyunho
Fiksi Penggemar"Ben, onun teninin her bir noktasını ezbere biliyorum. Ve eminim sen, Hyunjin değilsin." The 1975 - lostmyhead