one right now

4.9K 576 854
                                    

Minho, Hyunjin'in ardından masadaki her şeyi elinin tersiyle itti. Onun gelip böyle kendisini, darmadağın etmesinden nefret ediyordu. Hızını alamayıp az önce itildiği duvara, hızla yumruğunu geçirdi. "Sana takıntılı değilim, senden nefret ediyorum."

Her ne kadar bunu tekrar etse de gerçeği gayet iyi biliyordu, Minho. Duvara sırtını yaslayıp önüne çöktü. "Senden nefret ediyorum. Senin hayatıma girdiğin günden nefret ediyorum. Seni sevdiğim günden nefret ediyorum. Seni öptüğüm günden nefret ediyorum ama en çok da seni hâlâ sevdiğim için kendimden nefret ediyorum."

8 Yıl Önce, Mezuniyet Günü

Hyunjin, mezuniyet cübbesinin içindeki sevgilisine bakıp gülümsedi. Okul birincisi olarak tek başına sahnedeydi. Mezuniyet kütüğüne, önceki yıl sonu birincilerinin yaptığı gibi ismini çaktı. Dört ayda bile onun ne kadar çabaladığını gören Hyunjin, neredeyse elleri acıyana kadar alkışladı.

"Dört yıl boyunca birinciliği kimseye vermeden mezun oldu. Bunu başarabilen ilk öğrenciymiş."

Felix, gözünü Chan'ın üstünden ayırmadan; Hyunjin'e duyduğu bilgiyi aktardı. Üç gün önce olanlardan dolayı Jisung gelmemişti. Hyunjin, bir suçu olmasa da ondan özür dilemeye gitmiş ama kapıdan kovulmuştu. Ayrıca gidip tiyatro eğitmeniyle de konuşup bu rolü istemediğini söylemişti. Yine de Jisung, kendisini affetmemişti. Felix, ikisinin arasında kalıp aralarını düzeltmeye çalışmıştı ama Jisung'un ailesiyle olan durumları da biliyordu. Bu yüzden çok üstüne gitmemişti.

Sahneye, diğer öğrenciler de çıkmış ve hep birlikte keplerini atarak inmişlerdi. Okul müdürü, hiç kimsenin dinlemeyeceği duygusal bir veda konuşmasına başlarken; Minho, Hyunjin'in yanına gelip sevgilisinin elini tuttu. "Gel benimle." Felix, gülümseyerek okulun arka tarafına doğru giden çifte baktı. Üç aylık ilişkilerinde tartıştıklarını hiç görmemişti. Arada Hyunjin'in canı sıkkın olsa da bunun da Minho ile alakalı olduğunu sanmıyordu.

"Buradan çıkınca partiye gideceğiz. Sen de gelmek ister misin? İstemezsen, ikimiz bir şeyler yaparız."

Hyunjin, sevgilisine sıkıca sarıldı. Böyle önemli bir günde bile kendisini düşünüyordu. "Sen, arkadaşlarınla gidip güzelce eğlen. Sonra saat kaç olursa olsun zilime bas ama sürprizim var." Minho, beline dolanan kollarla gülümseyip Hyunjin'in saçını öptü. "Sanırım tahmin edebiliyorum. Mezuniyet hediyem mi?"

Hyunjin, Minho'nun üstündeki siyah cübbenin bir kenarını kaldırıp dudaklarını birleştirdi. Şu anda loş ışık altında olsalar da birinin görmesi hoş olmazdı. Minho, Hyunjin'in öpücüğüne karşılık verirken; sevgilisini iyice kendine çekti. Geniş cübbenin içinde kaybolmuş gibiydi, Hyunjin. Dudakları, birbirlerini ezberlememiş gibi özlemle hareket ederken; zorla ayrıldılar.

"Mezuniyet hediyen, buydu."

"Bu, bugüne kadar aldığım en güzel hediyeydi."

Müdürün sesi kesilince; Hyunjin, sarıldığı güçlü bedenden uzaklaştı. Büyük ihtimalle Minho'nun arkadaşları, partiye gitmek için onu aramaya başlayacaktı. "Ben, eve gidiyorum. Zile basmayı unutma. Tamam mı sevgilim?"

Hyunjin, ilk sevgili oldukları gün; mezuniyet gününde pasta yapacağını söylediği için sevimli bir şekilde başını salladı, Minho. Açıkçası pastanın tadı hiç umrunda değildi. Hyunjin'in gösterdiği ilgi ve sevgi yetiyordu. "Seni seviyorum."

Duyduğu cümle ile çıkışa doğru yönelen Hyunjin, duraksadı. Minho, daha önce hoşlandığını birçok kez söylemişti ama hiç seviyorum dememişti. Hyunjin, ilk kez ve o an bilmese de son kez duyduğu cümleye gülümsedi. "Ben de. Çok seviyorum."

lostmyhead // hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin