2 Hafta Sonra
Yeongjin, iki hafta boyunca Hyunjin ne dediyse hepsini yapmıştı. Bütün bunlar, bünyesinin hiç alışık olmadığı şeylerdi. Bu yüzden elbetteki zorlanmıştı ama borcu kapatınca, babaannesinin günler sonra rahat bir uyku çektiğini görmüştü. İşte bu, her şeye değerdi.
"Babaannemi yalnız bırakmayın tamam mı?" Tekrar tekrar yakın arkadaşlarını tembihledi. İki ay, uzun bir süreydi.
"Ben, en son yüzde kalmıştım. Sen, sayabildin mi sevgilim? Kaçıncı tembihi oldu, bu?" Seungmin, sevgilisinin oturduğu koltuğun kenarına oturup ona sarıldı.
"Kalbimin en güzel köşesinin ev sahibi, lütfen oyalama beni. İşim var şu anda." Jeongin, siyah çerçeveli gözlüğünü düzeltip bilgisayarıyla ilgilenmeye devam etti.
Yeongjin, eskiden yüzünü buruşturduğu manzaraya duygusal bir şekilde baktı. "Sizin, bu vıcık vıcık ilişkinizi bile özleyeceğim."
Seungmin, göz devirmeden edemedi. "Hwang Hyunjin'in yerine geçeceksin farkında mısın? Hayal etsene. Kim bilir ne yakışıklı insanlar vardır onun yanında. Git, iki ay o hayatın tadını çıkar. Daha fazla dram yapma."
Jeongin, sevgilisi Seungmin'e katıldığını belirten mırıltılar çıkardı. Yeongjin, kendisinden önce hep başkalarını düşünüyordu. En azından iki ay ışıltılı bir hayat yaşamayı hak ediyordu.
"Ne bileyim, garip hissettiriyor hâlâ bu durum. Ona benzemek için iki haftadır uğraştım ama bence yine de farklıyız. Onun ,cidden bir ışığı var: Star ışığı."
Yeongjin, aynanın karşısına geçip kendisine baktı. Bugün gece yer değiştireceklerdi. Ve hiç olmadığı kadar stresli hissediyordu. Seungmin, aynadaki yansımasını izleyen yakın arkadaşının yanına gitti. "Evet, onun cidden ışığı var ama emin ol; o ışık, artık sende de var. Yani bu, star ışığı değil para ışığıymış."
Jeongin de başını kaldırıp onlara baktı. Bir şeyler söyleyip arkadaşını rahatlatması gerekiyordu. "Şu saçının yumuşaklığına, teninin parlaklığına bak. Hep ona benziyorsun diyorduk ama şimdi cidden benziyorsunuz."
Yeongjin, arkadaşlarının asla yalan atmadığını çok iyi biliyordu. Bu yüzden rahatlayarak elini siyah saç tutamlarının arasından geçirdi. Saçını boyatıp düzgün bir şekil verdirtmişti ve farklı birisi gibi olmuştu.
"Bak, bu evde yaşayacaksın. Bizim üniversitenin konferans salonu kadar giyinme odası varmış." Seungmin, telefonundan Hyunjin'in ünlü bir dergi için çekilen ev turu videosunu açtı. İkisinin de izlerken ağzı açık kalmıştı.
"Sizin o ayılıp bayıldığınız evin öyle bir kamera sistemi var ki resmen götüm çıktı." Jeongin, son bir tuşa daha basıp boynunu kütletti. Sabahtan beri uğraşıyordu.
"Ama hallettin değil mi?" Yeongjin, arkadaşına ne kadar güvense de bir anda tereddüt etti.
Jeongin, Seungmin'e dudağını büzüp öpücük istedi. "Herhalde hallettim. Aferin öpücüğümü alabilir miyim?" Seungmin, sevgilisine gülüp yanağını öptü.
"Bunu saymam ki. Ve merak etmeyin en az 24 saat çözemezler sorunu." Jeongin, göğsünü kabartarak arkasına yaslandı. Birçok zenginin yaşadığı aşırı ünlü bir rezidansın kamera sistemini çökertmişti. "Ama bir şeyi anlamıyorum. Hiç mi çevresinde ona yardım edecek biri yok?"
Yeongjin, Jeongin'in sorusuyla düşündü. Cidden Hyunjin, tüm hazırlıkları ya kendisi yapmış ya da Yeongjin'in desteğine başvurmuştu. Değişim anında kameraların bozuk olması gerekiyordu ve bunun için bile kendisi uğraşıyordu, Hyunjin. Neyseki bilgisayar mühendisliği okuyan Jeongin, yardım edince sorun çözülmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lostmyhead // hyunho
Fanfiction"Ben, onun teninin her bir noktasını ezbere biliyorum. Ve eminim sen, Hyunjin değilsin." The 1975 - lostmyhead