'Terasta yeni aşk! Sarılmaya doyamadılar!'
'Aşk ortaya çıktı! Ünlü mankenin, uzun süren yalnızlığı son buldu.'
'Hwang Hyunjin ve koruması aşk mı yaşıyor? Henüz açıklama gelmese de ikilinin, samimi görüntüleri belgelendi.'
Hyunjin, gördüğü haber başlıklarına daha fazla dayanamayarak duşa girdi. Başka bir ülkede olmasına rağmen televizyondaki kanallarda bile kendisini görmüştü. Resmen üç dört yıllık başarılı kariyerinin, ilk skandalı çıkmıştı ve tüm dünya; anında bu habere atlamıştı. Su damlaları, saçından sırtına doğru akıp giderken derin bir nefes aldı. Artık dönmesi gerekiyordu. Ve bıraktığından daha garip bir hayatı vardı.
"Benden, iyice nefret etmiştir. Gözünde düştüğüm konumdan nefret ediyorum." Ellerini, soğuk fayansa dayayıp gözlerini kapattı. Felix ve Jisung, yine hakkında kötü şeyler söyleyecekti. Chan, düştüğü durumdan dolayı mutlu olacaktı ama bunların hiçbiri; Hyunjin'in umrunda değildi. O, Minho'yu düşünüyordu. "Bu hayatta sadece seni seviyorum ama sen, buna inanmıyorsun."
***
"Cidden sevgili misiniz?" Hwasa, çıkan haberleri görür görmez Hyunjin'in evine gelmişti. Yeongjin, tam karşısında ağlamaktan şiş gözlerle otururken; merak ettiği soruyu sordu. Makyaj sanatçılarının, Hyunjin'in boynu ve göğsündeki morluklardan bahsettiğini çok duymuştu. Hatta bu dedikodular, Hyunjin'in canını sıkmasın diye onları; güzelce azarlamıştı ama onun ciddi bir ilişkisi olduğunu hiç düşünmemişti.
"Hayır, sadece canım sıkkındı ve sarıldı. Neden bu kadar abarttılar anlamıyorum?" Yeongjin, dünden beri o kadar ağlamıştı ki artık sesi kısılmıştı. Başı da sanki birisi, saçından tutup sürekli duvara vuruyormuş gibi ağrıyordu. Dayanamayıp bağdaş kurarak oturduğu koltuğa uzandı. "Bugün evden hiç çıkmayacaksın. Aşağısı muhabir dolu. Ajans da yalanlayacak ve olayı kapatmaya çalışacak. Yani kendini, hırpalamana hiç gerek yok."
"Odama geçip uyusam, ayıp olur mu?"
Hwasa, ona gülümseyip mutfağa doğru yöneldi. "Saçmalama, git; güzelce dinlen. Ben buradayım. Sonra yemek için uyandırırım." Yeongjin, ona teşekkür edip hızlıca Hyunjin'in odasına ilerledi. Aşağıdaki muhabirler değil de Hyunjin'in tepkisi endişelendiriyordu, onu. Çok kızgın olmalıydı ve öyleyse de fazlasıyla haklıydı. Kapıyı kapatıp odadaki banyoya girdi. Hyunjin'i birkaç kere aramasına rağmen cevap alamadı.
***
"Günaydın bebeğim." Chan, geniş yatağının ortasında; oturur pozisyona geçen Felix'e baktı. Hâlâ uyku sersemliği vardı üzerinde ve bir de Chan'ın geniş tişörtü. "Şu an da çok çirkin gözüküyorum değil mi?" Felix'in, uyanır uyanmaz bunu sormasına gülümseyerek yatağa ilerledi; Chan. "Çok güzel gözüküyorsun ama yeterince değil."
"Bu haberi gördükten sonra daha da güzel gözükeceğine eminim." Telefonu uzatıp yatağın kenarına oturdu. Felix'in tepkisini gerçekten de merak ediyordu. "Oha." Chan, beklediği tepkiyi alamayınca garipsedi. Daha çok şaşırmasını bekliyordu. "Şaşırmadın mı?"
Felix, telefonu bırakıp sırtını yatak başlığına yasladı. "Beni, Changbin'i kullanmayı bırak artık diye sürekli sıkıştırdı. O, kendisi dışında kimseyi düşünmez. Bu yüzden Changbin ile ilgilendiğini anlamıştım." Chan, sevgilisinin mimiklerini analiz etmeye çalıştı. Çünkü sesi, Hyunjin'e sinirli çıkmıştı. "Changbin ile ilgilenmesi, seni kızdırdı mı?"
"Saçmalama. Changbin umrumda bile değil. Ben, sadece onun; ilgi çekme çabasına kızıyorum. Normalde kendine olan özgüveni hep yüksek ama sonra dikkatleri, üstüne toplamak için böyle şeyler yapıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lostmyhead // hyunho
Fanfiction"Ben, onun teninin her bir noktasını ezbere biliyorum. Ve eminim sen, Hyunjin değilsin." The 1975 - lostmyhead