42 - Dağın Ardı

241 33 123
                                    

AHZEM

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

AHZEM

Güzel Elma Şehri

Akşam

Kurallara göre sınır karakollarında dört adet rütbesiz askerle bir memur tutulurdu. Memurlar sınır üzerindeki hareketliliği kaydederken ateşinler ise asayişi sağlamakla sorumlulardı. Sıradan bir günde gerçekleşecek olan buydu fakat Marseha tarihi sıradan zamanları bir süreliğine geride bırakmıştı.

"On asker saydım," dedi Ahzem demir bileklerini takarken. "Diğer karakollar çok uzakta değiller. Geldiğimizin haberi çabuk ulaşacaktır," diye ekledi. Uzaktan ufacık, kapkara bir kutuya benzeyen çatısız binanın etrafında, belinde kılıçlarla araziye dağılmış dört tane asker vardı. Gecenin karanlığında silüetler yere düşen karanlık bir gölge gibiydiler fakat ateşin gözlerini kandırmak mümkün değildi. Birinin kül rengindeki yüzbaşı üniforması hariç diğerleri kırmızı er kıyafetlerini giyiyorlardı. Hareketlerinden bir düzen vardı, hem birbirlerini kolluyor hem de sınırın iç tarafına doğru ilerlerken karanlığa göz atıyorlardı. Neyi beklediklerinin farkındaydılar ve buna göre hazırlıklı olduklarını düşünüyorlardı.

Ahzem kendisi için korku duymuyordu.

"Bu planın saçmalığı benden başka kimseyi rahatsız etmiyor, değil mi?"

Kimse Zeir'e yanıt vermedi. Ahzem uzun kılıcının kınının takılı olduğu kemeri kuşağının üzerine sağdan bağladı. Kılıcın ağırlığı bir anlığına yabancı geldi ona. Resmi olarak görevde olmadığı bu süre zarfında üzerinde taşıdığı tek kesici alet babasının değerli hediyesi gümüş kabzalı hançeriydi. Şimdi ile sağ tarafındaki fazlalık uzaktan gelen bir hatıra gibiydi. Bu durum anında canını sıktı ateşinin. Kılıcı eline alıp sallayarak ağırlığını tarttı, diğer eline alıp uzak saldırı hareketiyle yarım bir ay çizdi havada. Bunu daha önce yapmadığına pişman oldu. Nasıl kullanıldığını unutması imkansızdı fakat avucunun içinde sağlayamadığı bir tutuş tüm vücut dengesini altüst ederdi. Ahzem için denge her şeydi.

Saye saçlarını ensesinde toplayıp kalın bir örgüyle sırtına bırakmıştı. Başı ellerine doğru eğilmiş gerginlik içinde durduğu yerde kımıldayıp duruyordu. Kasılan parmaklarını açıp kapatıyor, düzensizce aldığı nefesin endişesini arttırmasına izin veriyordu. Biraz önce içtiği üç iksirin tesiri bedenini kaplamıştı. Biri bebeğim için, biri bedenim için, biri de dayanıklılığım için demişti cadı. Bunların sağlığını tehlikeye atıp atmadığını sorduğunda Ahzem, kadın sadece omuz silkmekle yetinmişti. Sonra parmakları arasında dolanan içleri dolu minicik şişeleri gördü. Aldığı derin ve sık nefesler arasında avucunun içindeki camları birbirine sürtüyor bu şekilde gerginliğini atmaya çalışıyordu. İzlendiğini fark edince Ahzem'e baktı hemen. Biçimli dudakları acıyla gülümsemeye çalıştı. Ahzem aynı şekilde cevap veremese de gözlerindeki ve hislerindeki yumuşamayı cadının fark etmiş olmasını diledi.

YILAN YÜREKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin