35 - Her Şeyi Bilen Adam

262 39 91
                                    

ZEİR

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

ZEİR

Çetük Şehri

Sabah

"Hayır," dedi Zeir. Bulanan midesi yüzünden gözlerini yummuştu. Nefesini düzeltmek ve dönen dünyasını sabitleyebilmek için durakladı. Derin bir nefes aldı.

Bu böyle olmamalıydı.

"Hayır, sorumu değiştirmiyorum. Sen de kimsin... Ya da nesin? Gerçek misin?" Karşısında onu küçük gören bakışları görmüyordu Zeir o zaman. Hissettiği hastalık yüzünden gözlerini açmaya cesareti yoktu.

"Evet, şu an yaşadığın kabus kadar gerçeğim çocuk. Çektiğin acı kadar varlığım bu dünyada yer kaplıyor. Biraz önce yoktum ama şimdi varım. Tabii senin açından." Derin ses açıldı ve kendisine yakışan bir tonda hafifçe kıkırdadı. "Ne olduğum sorusu ise henüz yanıtlamamı gerektiren bir şey değil. Ama kim olduğum, işte bu önemli." Durakladı. Hâlâ daha karşı duvardan Zeir'i izliyor olmalıydı. Dinleyicisinin dikkatini üzerinde hissetmek isteyecekti ama orada onu dinleyebilecek tek adam yerde acı içinde kıvranıyordu.

"Yoksunluk geçiriyor olamam," diye mırıldandı Zeir. Kafasında yaptığı konuşmalar artık oraya sığmıyordu. Halbuki doğru düzgün bir şey düşünemiyordu bile. Kendisi fark etmemişti ama dar geçide sığmayan bedeni yolun şeklini alırken uzun ve halsiz bacakları tam yanında duran yeşil şeyin içinden geçti. Hafifçe inleyerek sağ tarafına doğru yuvarlandı.

"Hayır, değil. Bunun için önce bağımlı olmak lazım. Sen bağımlı değilsin. Hayatında bir kere, tek başına kezir içme girişiminde bulundun o da bu rezillik ile sonuçlandı. Tabii bunun vaziyetinle alakası olduğunu sanmıyorum. Çiçeğin güzel yapraklarıyla birlikte öğütülmesi ve birkaç gün kurutulmaya bırakılıp dinlendirilmesi lazımdı. Hem güzel koku ekleyerek daha çekici hale getirmek hem de bu yaşadığın kazayı önlemek için yaprakları da ekliyorlar sihirli karışıma. Ama sen sabırsız davrandın ve ateşin bedenin bile bu zehire karşı koyamıyor."

Zeir adamın söylediklerinin yarısını dinlemedi bile. Dinleyemedi. İçine düştüğü girdap onu çok fazla meşgul ediyordu. Alnını toprağa bastırdı ve kesik kesik nefesi sessiz inlemelere dönüştü.

"Nefes al. Nefesini düzenle ve zihnini sakinleştir. Ateş senin için tek ilaç şu anda."

Zeir zaten yandığını hissediyordu. Ter içinde sürünürken alev alev değil miydi? Niye hâlâ gücü yerinde değildi? Neden hâlâ hastaydı? Neden karnında yaşanan savaşın sarsıntılarını tırnak uçlarına kadar hissediyordu? Alev onu boğuyordu.

Nefes al.

Yüzünü topraktan kaldırdı. Gövdesini saran kollarını çözüp sırt üstü dönmeye çalıştı. Aldığı dördüncü derin nefes sonrası bunu yapmayı başarabildi. Bir eli göğsünü tutarken diğeri tam midesinin üzerindeydi.

YILAN YÜREKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin