21 - Aslanın Öfkesi

265 44 114
                                    

ZEİR

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

ZEİR

Çetük Şehri

Gece

Gün bitip sabaha dönerken, Marseha'nın küçük bir şehri olan Çetük'te, yer altında işler hiç de yolunda gitmiyordu.

Zeir kendi adının kulağında yankılandığını duyunca oralı olmadı. Karşısında gördüğü şeyi zihninde tanımlamaya çalışıyordu. Fakat bunun için de vakti yoktu.

Üzerine inen pençeden son anda kaçabilmek için bedenini geriye doğru savurdu. Düşmemek için dengesini koruması gerekti. Bir bacağını arkasına alıp bedenini önüne eğdi. Tıpkı okulda öğrendiği gibi. Düşmanını tanı, onunla yüzleş ve hareketlerini kestirmeye çalış.

Bir canavarın hareketleri kestirilebilir miydi?

Bir zamanlar ateşin olduğunu düşündü karşısındaki şeyin. En bariz kanıtı alev alev olan kırmızı gözleriydi. Zeir, nasıl onu net bir şekilde görebiliyorsa, o da onu aynı şekilde görüyordu. Ama tuhaf olan bu gözlerin bir hayvana ait oluşuydu. Çamura bulanmış, kir içinde yeleleri olan bir aslana. Ama kesinlikle aslan değildi.

Aslan kafasının yerleştirildiği vücudu bir ateşinden de büyüktü. Mağaranın geniş tavanına çarpmıyordu ama hiç şüphe yoktu ki bu şeyle dövüşebilmek için dar bir alandaydılar. Üzerindeki yırtık ve eskimiş kahverengi kıyafetinin sağlam kalabilmiş kolunda, kumaşa iliştirilmiş mavi serçeden bu adamın -ya da aslanın- bir zamanlar kollukçu olduğunu anladı. Yolu buraya nasıl düşmüştü acaba?

Cadı, başarısız derken bunu kastediyordu demek ki ama Zeir'e hiç de başarısız gözükmedi karşısındaki. İnsan şeklinde, iki ayağının üzerinde durabilen bir aslana benziyordu. Fazla gelişmiş vücudu Zeir'in iki katıydı. Ateşi test etmesinin vakti gelmişti.

Tam sol elini uzatıp ortalığı aydınlatacakken geri de durmayı hiç bir zaman başaramamış olan Ahzem, canavara saldırdı. Aslanın Zeir'e yönelmesini fırsat bilerek kılıcını çapraz savurdu. Karşı saldırının farkında olan canavar geri çekilip dört ayağının üzerine düşünce görüntüsü daha da tuhaflaştı. Dört ayaklı hayvan taklidi yapan bir insana benziyordu ama aynı zamanda bu pozisyonda da oldukça rahat hareket edebiliyordu. Ahzem'in kılıcı havayı kesince, adam boşluğa düşmekten son anda kurtuldu. Yerinde dönüp canavarla bakıştılar. Düşman hırlayıp Ahzem'in üzerine hızla zıpladı. Kendi hızı her zaman methedilen ateşinin kaçacak ne yeri ne de zamanı olabildi. Adam saniyeler içinde aslanın alıntındaydı.

Ahzem'in can pazarlığı başladı sonra. Kocaman ateşinin bedeni, yerde sırt üstü boğuşurken, üzerindeki aslanın pençelerinin altında kaybolmuştu. Zeir, arkadaşını göremeyince büyük bir korkunun vücudunu tetiklediğini hissetti ve Ahzem'in dediğini yapıp ipek gömleğini boş verdi. Sol kolunu öne uzatıp ateşini çağırdı. Alevler önündeki mesafeleri aşıp aslana çarparken hiçbir şey olmamıştı tabii ki. Ama istediği zarar vermek değildi zaten. Amacı Ahzem'e zaman kazandırmaktı. Öyle de oldu. Alevlerin ardından tam olarak nasıl yaptığını göremedi fakat ateşin, hançerini aslanın kolunun altına saplayabilmeyi başarmıştı. Sonra daha kötü bir şey oldu. Öfkeyle kükreyen aslanın kocaman çenesi, yerde nefes nefese olan Ahzem'in omuzunda kapandı.

YILAN YÜREKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin