43 - Ölüm Nerede Bekliyor?

220 36 116
                                    

AHZEM

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

AHZEM

Güzel Elma Şehri

Akşam

Ağzı kupkuruydu. Önünde duran bardağa boş boş baktıktan sonra kafasını yerden kaldırdı. Zeir oturduğu yerde çöp gibi ince bacaklarını birbirinin üzerine atmış ilgisiz gözlerle Ahzem'e bakıyordu.

"İç," dedi tümenbaşı. "İyi bir mücadele verdin, yorulmuş olmalısın."

Yorgunluktan geberiyordu aslında. Kasları, özellikle eklem yerleri sanki yerinden yırtılıp düşecekmiş gibi hissettiriyordu. Oturduğu beton bile canını acıtıyordu. Yumuşak bir yer istiyordu canı, uzanmak istiyordu.

"Pislik içinde kalmışsın tümenbaşım," dedi adam. "Söyleyeyim de temizlenmen için bir şeyler getirsinler."

Ahzem hiçbir şey demedi. Adama bakmadı bile. Aklı çok daha başka yerdeydi.

Onu derdest edip hemen yandaki karakola çekmişlerdi. Doğru düzgün kimseyle konuşmamıştı. Kimse soru sormuyor ya da daha fenası hakaret etmiyordu. Atıldığı ufak hücrenin içinde kaybolmasını bekliyorlardı sanki. Böylece sorun kendiliğinden çözülecekti.

Tahminine göre beş gündür buradaydı. İçeri girebilen fazla ışık yoktu ama güneşin doğuşunu tepedeki iki parmak kalınlığındaki pencere demeye bin şahit isteyen açıklıktan anlayabiliyordu. Ne yemek ne de su vermişlerdi.

Kalabalık giderek artıyordu. Başında nöbet bekleyen ya da sanki bir serginin en eşsiz parçasıymış gibi gelip onu görmek isteyen askerler vardı. Öfkeyi hissedebiliyordu Ahzem. Kırmızı üniformaların üzerine işlenmiş gibi hepsinin üzerilerine sinen öfke ve gerginlik kırıntıları vardı. Yüzüne doğru dürüst bakamamalarından kendisinden hâlâ daha çekinildiğini anlamıştı ama saygı duyulduğunu söylemek hata olurdu. Yoksa birkaç parça yemek getirmeyi çok görmezlerdi. En azından su verirlerdi.

"İç," diye yineledi Zeir. Başıyla yerdeki bardağı gösterdi. Zayıflamıştı sanki tümenbaşı görmeyeli. Zaten boyuna rağmen ağır bir adam sayılmazdı ama sanki şu son bir yıl içinde ince, kuru bir dala dönüşmüştü. Hasta gibiydi.

"Cadının yüzbaşıma ne yaptığını söylediler bana." Ahzem kıstığı gözleriyle tümenbaşına baktı. Adamın neden bahsettiği hakkında en ufak bir fikri yoktu. "Yüzbaşının tam üzerine düşen yıldırımdan bahsediyorum tümenbaşım, kalbini patlatmış adamın."

Farkında olmadan çenesini kastı Ahzem. Sebep ile sonucu ilişkilendirmesi olduğundan daha uzun vaktini almıştı. Zeir'i vurandan bahsediyor olmalıydı tümenbaşı. Demek ki o girdiği kısa süreli yas döneminde cadı gücünü konuşturmuş ve intikam almıştı. Üzülmeli miydi? Saye ile gurur duydu onun yerine. Aklı yine uzaklaştı.

Hayatta mısınız?

"Yanınızda bir cadı olduğunu biliyorduk. Aseliye'de yaşananlardan sonra -artık nasıl korkuttuysanız- Zaref ağzını sıkı tutmuştu fakat darbe sonrası her şey açığa çıkınca anlattı aslında neler olduğunu. Adamı fena hırpalamışsınız. Yani o kadın, o kadın yapmış." Sustu bir süre. Yaslandığı demir sandalyenin üzerinden Ahzem'e bakmayı sürdürdü. Bembeyaz saçları esmer teninin üzerinde ay gibi parlıyordu. Aile yadigarı koca gözlerinin altında mor halkalar vardı. Avurtları çökmüştü. Canlı sesine rağmen oldukça cansız görünüyordu.

YILAN YÜREKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin