25 - Tung ve Sara

302 42 145
                                    

AHZEM

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

AHZEM

Çetük Şehri

Akşam

Ahzem tek başına oturmuş, sofrada akşam yemeğini yerken daha bu evde ne kadar vakit kaybedebileceklerini düşünüyordu. Buraya geleli neredeyse beş gün olmuştu ve artık yeterince dinlenmiş hissediyordu. Omzundaki yarası kabuk bağlamaya başlamış, imkansız bir kaşıntının da kendisini esir almasına neden olmuştu. İki gündür pansumanını kendisi yapıyordu. Saye'nin yüzünü görebildiği bile yoktu çünkü.

Kadın kalmıştı.

O korkunç akşamın gecesinde yattığı yer yatağı ona diken olmuştu. Gözüne girmeyen uykusuyla Zeir'in yataktan taşan bedeninin çıkardığı hafif hırıltılı nefes sesinin arasında Saye'nin yan odadaki telaş dolu kımıldamalarını dinlemeye çalışmıştı.

Istırap dolu nefes alış verişinde bile kadının ne kadar üzgün olduğunu anlayabiliyordu. Masadan zorla kaldırdığı bedenini merdivenlere kadar büyük bir güçle taşımıştı. Duyduklarını öğrendikten sonra beklenen deprem yaşanmıştı fakat çıkan yıkım sadece kadını etkilenmişti. Oysa Ahzem'in amacı zarar almaktı. Kendi yükünü başkasına mecbur ederek bir hata etmişti. Hem de yabancı bir kadına. Bir cadıya.

Her zaman yaptığı gibi sessiz adımlarla yaklaşan Büke bir anda Ahzem'in kucağına firlayınca ateşin gülümsemeden edemedi. Kocaman elleriyle hayvanı sevecekti fakat siyah tüylere dokunup dokunmama konusunda kararsız kaldı. Sonuçta kucağındaki yaratık bir zamanlar insandı. Kız diye seslenmişti ölü cadı. Görünüş olarak bir yaşından büyük bir kediye benzemiyordu ama acaba sahiden kaç yaşındaydı Büke? Bir cadı mıydı? Bu cehenneme nasıl düşmüştü? Neye benziyordu? Dikkatle kendisine diktiği açık kahve gözleri bir zamanlar olduğu kişiye mi aitti? Bu soruların hiçbirini sesli sormadı adam.

Öylece kediye bakarken dizlerinin üzerinde olan eline Büke'nin mırıldanarak sürtünüşünü izledi. Sevilmek istiyordu belli ki. Ahzem de hiç sorgulamadan bu isteğini yerine getirdi. Yavaşça kulaklarının arkasını kaşırken nasıl da rahatladığını gördü. İşin ilginç kısmı Ahzem de kendini daha iyi hissetmişti. Ellerinin arasındaki bu yumuşacık tüy yumağı aklındaki düşüncelerden uzaklaşmasına neden olmuştu.

Büke'yi sol kolunun üzerine alıp, sağ eliyle tek kişilik sofrasını toparlamaya girişti. Hayvan bir anda çevik hareketlerle Ahzem'in üzerine tırmanıp sol omuzundaki yarasını rahatsız etmeden sağ omzuna yerleşti. Ateşin bir an elindeki bulaşıklarla öylece kalıp hareket edemese de Büke'nin düşmeyeceğinden emin olunca mutfağa doğru yüzünde kocaman bir gülümsemeyle yollandı.

Saye mağaradan henüz çıkmamıştı. Zeir ise çizim yapacağını söyleyip akşam yemeği niyetine bir elma yedikten sonra yukarı yollanmıştı. Tüm gün herkes kendi işiyle meşgul olmuş kimse kimseyi doğru dürüst görmemişti bile. O akşamdan bahseden kimse yoktu. Bunun birbirlerini daha da yakınlaştıracağını düşünen Ahzem büyük yanılmıştı şimdi. Sırtındaki kediyle beraber belinin çok altına gelen tezgaha eğilmiş bulaşıkları yıkarken en azından öyle hissediyordu. Bulaşıkları neden yıkadığını bile bilmiyordu. Çekilmiş bir yay gibi duran bedenini diklediğinde yarın diğerleriyle konuşması gerektiğini düşündü. Özellikle de Saye ile. Aşağıda kadının ne yaptığını öğrenmeli ve ne yapmaları gerektiğine karar vermelilerdi. Burada daha fazla vakit kaybetmeleri akıl kârı değildi. Bir görevleri vardı.

YILAN YÜREKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin