38 - Rüyadaki Mezar

237 36 102
                                    

AHZEM

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

AHZEM

Tibristan Eyaleti

Güzel Elma Şehri

Akşam

"Hava nasıl?" diye sordu Ahzem uzandığı yerden. Günün yorgunluğu üzerine öyle bir çökmüştü ki derinliğini gırtlağına kadar hissedebiliyordu fakat huzursuzluk onu uyutmuyordu. Kuruyan gözlerini yumup zihnindeki gürültüyü yokladı. Hâlâ oradaydılar.

"İdare eder," diye cevap verdi cadı. "Biraz evvel rüzgar için büyü yaptım. Ne kadar dayanacak, göreceğiz." Kadının sesi sıkkın çıktı. Ahzem'in az ötesinde, sırtını Zeir'in uzattığı bacaklarına vermiş oturuyordu. Zeir de nöbetini bitirip daha yeni uykuya dalmıştı. Nefes sesinden anlaşılacağı üzere başını çantadan bozma yastığa koyduğu anda uykuya hiç itiraz etmeden teslim olmuştu. Ahzem elinde olmadan onu kıskandı.

"Uyumalısın," dedi Saye.

"Sen uyu."

"Nöbet sırası bende."

"Zaten uyuyamıyorum. Bırak nöbeti de ben tutayım." Homurdanarak kalktı yerinden adam. Uzun bacaklarıyla bağdaş kurdu. Başı döndü anında.

"Çok kötü görünüyorsun. İçin dışına vurmuş sanki."

Ahzem her geçen saniye daha da ağırlaşan başını kaldırıp sabit tutmaya çalıştı. Ateş çoktan sönmüştü ama yine de yüzüne yansıttığı hayal kırıklığını cadının görmesini istiyordu. "Ağzından bal damlıyor yine," dedi dalga geçerek. Gülmedi.

"İkiniz de," başını sağ tarafına çevirip yanında uyuyan Zeir'e baktı. "İyi değilsiniz," diye tamamlayabildi cümlesini cadı. Utanmış gibi boynunu öne eğdi kadın. Kelimeleri dikkatli seçmesi gerektiğini biliyordu ve bu yüzden çekingen davranıyordu.

Ama Ahzem'i uyku tutmamıştı.

"İki haftadır dur durak bilmeden at üstünde ilerliyoruz."

"Bundan şikayetçi olacağını düşünmezdim. Yolculuğun başından beri zaman konusunda telaş yapan sendin."

"O zamanlar farklıydı," diye fısıldadı Ahzem. "Fikrini neden değiştirdi anlamadım. Görev diye bir şeyler geveledi fakat sanki başkasının ağzından konuşuyordu." Zeir'in kendisine dönük sırtına baktı. Derin uykusundaki bedeni kendi ritmiyle kalkıp iniyordu.

İki haftada on kelimeden fazla laf çıkmamıştı ağzından. Asla öfkeli değildi tam tersine zihni bir şeylerle o kadar çok meşguldü ki çenesini çalıştırmaya tenezzül etmemişti. Adam akıllı eskiz defterini bile açmamıştı. Bu durum Ahzem'i her zaman olduğu gibi endişelendiriyordu. Tuhaflıklar artık kabulüydü fakat ani değişikliklere tahammülü kalmamıştı. Bu yüzden Zeir'in kendisine tavır almasını pek dert etmiyordu ama kırk yıllık dostunu o kadar iyi tanıyordu ki Zeir için küslük kavramının yolculuğun başında yaşandığı gibi devamlı laf sokma çabaları, gereksiz öfke patlamaları anlamına geldiğini biliyordu. Şimdi ise bunların tam tersi durumdaydı, Ahzem'i görmezden geliyordu. Ondan kaçmıyordu sadece zihnen orada zaten değildi.

YILAN YÜREKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin