ZEİR
Çetük Şehri
Sabah
Zeir'in bakışları bomboştu.
Dinginlik daha uzun sürmüştü bu sefer. Yığıldığı yerde az da olsa diklenmeye çalıştı ama başaramadı. Yerde üzerine basılması beklenen bir çamur parçası gibi yatarken tek kontrol edebildiği nefesiydi. O da her zamanki akışındaydı zaten.
Vücudu kendisine ait değildi henüz.
Zihninin elleri tutunamıyordu. Tutunabileceği bir yer yoktu. Zeir içinde bulunduğu sefilliğin farkında olmamakla beraber önünde onu acımayla izleyen tuhaf yabancıya bakıyordu.
Yeşil şeyi tanımlamak için uğraşmadı. Bunun için görmesi gerekiyordu fakat Zeir bakıyor ama asla görmüyordu. Bir ateşin değildi artık, pamuk bile değildi, demir hiç değildi. Hiçbir şeye dönüşmüştü. Biraz önce dolan boşlukları boşalmış, genişlemiş ve Zeir'i tamamen yutmuştu.
Tepesinde onu izleyen sarı gözler bir yırtıcıya aitmiş gibi şekil değiştirip inceldi. "Kötü görünüyorsun Hükümdar Oğlu. Durum için çok doğru fakat senin için çok yanlış bir zamanda buradayım." O şey konuştu. Derin ve kendinden emin bir ses tonu vardı. "Ateşini kullanman senin için daha iyi olacaktır. Ya da benim için. Hadi gözlerini parlat da bedenin şu zehirden arınsın." Şey endişelendi bir an. Çömeldiği dizlerinin üzerinde yaylanıp Zeir'e daha da yanaştı.
Kıkırdadı Zeir. Aklına Hona ile beraber küçükken üzerlerinde ufak deneyler yaptıkları kurbağalar geldi. Sarayın bahçesinde Ahzem'in yorgun bakışları altında toprak yerken ellerinde salladıkları çomaklarla kurbağaları en uzağa kimin göndereceği konusunda yarışırlardı. Zeir, tek yapabildiği buymuş gibi gülümsemeye devam etti.
Yıldızlardan haber yoktu şimdi. Gözleri parıltısını kaybetmiş sadece camsı kaplamalarıyla iki yuvarlağa dönüşmüşlerdi. Bazen bakışları yer değiştiriyor ama aklı görüntüyü asla takip etmiyordu.
"Hey, kaybolma çocuk. Dediğimi yap."
"Hım?"
Yeşil şey, Zeir'in göğsünü işaret etti uzun parmağıyla. "İçinde ateş yakmalısın, kendini daha iyi hissedeceksin."
"Hehe, senin hiçbir şeyden haberin yok." Zeir zaten harika hissettiğini düşünüyordu. Hiçbir şey hissetmemek yeterliydi. Acıyı ve öfkeyi bilmezse gerisinin bir önemi yoktu onun için. Ve şu an bunları hissetmek istemiyordu. Babasını düşünmek istemiyordu, yas tutmak ihtiyacı olan en son şeydi. Hona'ya olan öfkesi onu çok yanlış yerlere götürecekti. Annesi ise... O yol tamamen çıkmazdı.
"Çocuk, konuşacaklarımız var. Herhangi bir hata yapmadan evvel beni dinlemen gerekiyor." Şey, derin bir nefes aldı. Sanki acınası haldeki ateşine dokunacakmış gibi kollarını kaldırıp avuçlarını ona doğru açtı fakat sonra ikisini de birbirine çarpmakla yetindi. Ses çıkmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILAN YÜREK
FantasiWATTYS 2021 FANTASTİK KAZANANI .•▪︎°☆°▪︎•. Marseha, ateşle yıkanmış bir ülke. Ahzem; sırların sahibi, yüreğinde taşıdığı yükün öldüremediği bir tümenbaşı. Zeir; hüznü öfkesinde saklı olan, sanatın ve içk...