Yüzümde hissettiğim kan lekelerini elimin tersiyle silerken karşımdaki cesede baktım. O esnada arkamdan gelen adım seslerinin ardından hızlı adımlarla Cengiz'in yanına giden Akif müdürü izlediğimdeyse iki parmağıyla nabzını ölçtüğünü gördüm.
"Mahir sen ne yaptın? Niye yaptın bunu?" diyen Akif müdür başını elleri arasına almış Cengiz'in bedenine bakarken şaşkınlıkla kaşlarımı çattım.
"Ne? Ben bir şey yapmadım." diye sakince konuştuğum esnada bir çığlık sesi duyarken arkama döndüm ve elini ağzına kapatmış bağıran bir kadının içeri baktığını gördüm. Onun çığlığının ardından odanın önüne insanlar doluşmaya başladığında son olarak başsavcı içeri girdi. Bakışları çok kısa bir an cesede kaydığındaysa ceketinin iç cebinden telefonunu çıkardı ve sessizce bir şeyler söyleyip geri kapadıktan sonra bana baktı.
"Senden her şeyi beklerdim ama bu kadarını beklemezdim Mahir. Beni çok şaşırttın." demesinden yalnızca birkaç saniye sonra odaya dolan polisler aniden kollarımı tutup ellerimi arkadan kelepçelediğindeyse kendimi geri çekmeye çalıştım.
"Siz kafayı mı yediniz? Ben hiçbir şey yapmadım. Ateş bile etmedim. Silahımı kontrol edin isterseniz." desem de başsavcı yüzüme bile bakmazken kalabalığı kenara itip önümüzü açtığında ensemden ittirilerek odadan çıkarıldım ancak gördüğüm muamele zoruma gittiğinde öfkeyle bağırdım. "Ben kimseyi öldürmedim. Polisim ben katil değil!" derken bir yandan etrafa bakarak Yıldız'ı aradığımda nerede olduğunu merak etmeye, hatta endişelenmeye başlamıştım. Çünkü az önce yaşananlar tesadüf olamayacak kadar planlıydı ve belli ki birileri bizi yok etmeyi kafasına koymuştu.
Aradan saatler geçerken üzerimde yapılan swap testinin temiz çıkacağına güvenerek sonuçların çıkmasını beklediğimde nezaretteki uzun bankın üzerine yatmış tavanı izliyordum. Ancak bu saate kadar Yıldız'ın gelmemiş olması kafama takılırken olayı yalan yanlış duyarak Cengiz'i öldürdüğüme inanmasından korkuyordum. O sırada kulağıma gelen topuklu ayakkabı sesini duyduğumdaysa ses duyan kurtların kulaklarını dikleştirdiği gibi anında başımı kaldırırken Yıldız'la göz göze gelerek rahat bir nefes verdim.
"Şundaki keyfe bak. Yastık da ister misin paşam?" diyerek yanıma geldiğinde yattığım yerden kalkarak karşısına geçerken son görüşmemizin üzerinden çok bir zaman geçmediği halde özlediğimi fark ettim.
"Valla fena fikir değil. Saatlerdir sırtım tutuldu burada." deyip bıyık altı gülerken Yıldız bir anda çantasını demir parmaklığa vurduğundaysa başta ben olmak üzere masada oturan memur bile irkilmişti.
"Mahir! Dalga geçmenin sırası değil. Cinayetle yargılanıyorsun farkında mısın?" dediğinde kendimi kötü hissederek elimi parmaklıklardan dışarı çıkarıp dokunmak istedim ancak elimdeki kan lekelerini gördüğüm gibi bundan vazgeçerek demirleri sıktım.
"Cengiz'i ben öldürmedim." diyerek kendimden emin bir üslupla konuşurken Yıldız sabırsız bir nefes verdi.
"Onu biliyorum benim akıllı sevgilim. Ama başsavcı senin yaptığını düşünürken benim fikrimin pek bir önemi kalmıyor."
"Ben o başsavcının var ya-" diyordum ki yüksek sesle öksürerek beni susturduktan sonra arkadaki memuru işaret ettiğinde sinirle soludum. "Bu adam manyak mı? Benimle derdi ne?" derken sessizce konuştuğumdaysa elini yüzüme uzatıp severken kendimi geri çekmek istesem de yapamadım.
"Sakin ol. Ben her şeyi halledeceğim merak etme." derken beni rahatlatmak için gülümsüyordu ki aklına gelen fikirle gözlerini büyüttü. "Mahir? Adem yapmış olamaz değil mi? Asya mevzu bahis olunca gözü kimseyi görmüyor biliyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVCI (Avukat Kitabı Serisi)
RomanceCanını vatan uğruna feda eden, kalleş saldırılar sonucu hayatını kaybeden bütün aziz şehitlerimize saygı, sevgi ve sonsuz minnetle... 🇹🇷 - - - Bir zamanlar ormanın derinliklerinde yapayalnız yaşayan bir asker varmış. Günlerden bir gün bütün ömrü s...