İnsanlar doğar, büyür ve ölürdü. Ben doğdum, öldüm ve büyüdüm.
Kendimi yıllarca duygusuz olmakla suçlamış, sırf bu yüzden kendimi yargılamıştım. Fakat her konuda olduğu gibi bu konuda da yanılmıştım. Ben duygusuz değildim, aksine duygularım benim zayıf noktamdı. Korkularım vardı, umutlarım, hayallerim, hayal kırıklıklarım. Sevgim vardı, bitmek tükenmek bilmeyen sevgim. Aşkım vardı, göğsümün sol yanını delip geçen aşkım. Bir tek göz yaşlarım yoktu. Benden duygularımı aldığı için Serap'a yıllarca kin beslemiştim fakat bu da yersizdi. O benden yalnızca göz yaşlarımı almıştı. Duygularımı almaya, kalbimi karartmaya gücü yetmemişti. Zira bunu yıllar sonra başka biri yapacaktı.
Babam.
Bayramlarda, doğum gününde, ölüm gününde, iyi bir şey yaşadığımda, kötü bir şey yaşadığımda kısacası her fırsatta mezarına gittiğim babam. Yıllarca eskimiş gömleğine sarılarak uyuduğum babam. Gökyüzüne her baktığımda gülümsediğim, mavi rengini sevmeme neden olan babam.
Artık gökyüzüm simsiyahtı.
Yaşadığım hayal kırıklığının haddi hesabı yoktu.
"Yıldız orada mısın?" diye seslenen adamın sesi başta kalbimin hızlanmasına neden olsa da mantığım duygularımı bastırmaya başladığında hissettiklerim değişmişti. Ellerim titremeyi, dizlerim sallanmayı bırakmıştı. Artık kaşlarım çatık değildi. Sakindim. Güçlüydüm. Hayatımda ilk defa güçlüydüm. Önce doğmuş, sonra ölmüş, en sonunda büyümüştüm.
"Neredesin?" dedim yalnızca soğuk bir sesle. Telefonun diğer ucundaki ses, karşımda şok içinde beni izleyen Serap. Hiçbiri benim için bir şey ifade etmiyordu. İşte şimdi kalbim kararmış, taşa dönmüştü.
"Telefonda söyleyemem. Ama seni görmeye geleceğim. Benden haber bekle." deyip bir anda telefonu kapadığında göz devirip telefonu kulağımdan indirdikten sonra aynı numarayı yeniden aradım fakat artık kapalı çalıyordu. Derin bir nefes verip ayağa kalktığımda elimdeki telefona baktım ve her ne kadar bir yerlere fırlatma ihtiyacı duysam da yavaşça masaya bıraktım. Ardından önce masaya sonra kapının pervazına tutunarak salonun kapısına doğru ilerlerken Serap'a döndüm ve yüzüne bakmadan konuştum.
"Döndüğümde burada olma." dediğimde sesim fısıltı halinde çıkmıştı çünkü nefes almakta zorlanıyordum.
"Sen iyi misin?" diye soran Serap'ın sesini duymazdan gelerek salondan çıkıp dış kapıyı açtığımda kapıda duran spor ayakkabılarımı ayağıma geçirdim ve kapıyı arkamdan kapatarak merdivenlerden inmeye başladım. Başım dönüyordu, midemde dayanılması güç bir ağrı başlamıştı. Tırabzanlara tutunarak merdivenleri inip dışarıya çıktığımda bir süre olduğum yerde durdum. Kafamı kaldırıp gökyüzüne bakmak istiyordum fakat bunu bir daha yapmayacaktım. Zira bundan sonra gökyüzüne her baktığımda hatırladığım tek şey hayal kırıklıklarım olacaktı. O sırada adımlarım istemsizce karşı binaya doğru ilerlerken bunu neden yaptığım konusunda bir fikrim yoktu. Apartmanın açık kapısından içeri girip duvara tutunarak merdivenleri çıkarken aynı zamanda üst kattan gelen kapı kapanma sesi irkilmeme neden olmuştu. Küçük adımlarla yukarı çıkmaya devam ederken insan görünce yanan lambalardan biri beni gördüğündeyse etrafı aydınlatmıştı ancak gözlerim ışığı göremeyecek kadar kararmıştı.
"Yıldız?" diyen sese doğru kafamı çevirdiğimde üst kattaki merdivenden bana bakan Mahir'i görerek duvara daha sıkı tutundum ve gözlerine küçük bir çocuğun muhtaçlığıyla baktım.
"Her şeye rağmen sana geldim." derken sesim öylesine titremişti ki ben bile şaşırmıştım. "Bana biraz sarılır mısın?" diye halsizce mırıldanırken bacaklarımdaki gücün tükendiğini hissettiğimdeyse yanımdaki duvara yaslandım. Bunu yapmamla birlikte gözlerim kendiliğinden kapanırken duyduğum adım seslerinin ardından belimde hissettiğim ellerin Mahir'e ait olduğunu bilmek bir nebze güvende hissettirmişti. Belki beni sevmiyordu, belki bana oyun oynuyordu, belki de beni kandırıyordu fakat şu an için hiçbiri umurumda değildi. Ben Mahir'e hala aşıktım ve bu oyun değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVCI (Avukat Kitabı Serisi)
RomanceCanını vatan uğruna feda eden, kalleş saldırılar sonucu hayatını kaybeden bütün aziz şehitlerimize saygı, sevgi ve sonsuz minnetle... 🇹🇷 - - - Bir zamanlar ormanın derinliklerinde yapayalnız yaşayan bir asker varmış. Günlerden bir gün bütün ömrü s...