Dışarı çıkıp apartmanın girişindeki merdivenlere oturan Adem'i görerek ben de onun hizasındaki basamağa oturdum. Hava karardığı için sokak lambaları yanmış ve loş bir ortam oluşturmuştu. Sokak lambalarını izlemeyi çok seviyordum. İzlemeye başlayıp gözlerim dalıp giderken Mahir'in yokluğunu fark ederek etrafa göz attığım sırada beni izleyen Adem imalı bir gülüş takınarak konuştu.
"Kahveden çay almaya gitti. Gelir şimdi." dediğinde imasını anlasam da anlamazdan geldim.
"Ben ona bakmıyordum ki." diye uydurduğumda Adem tam bir şey diyecekti ki bakışları arka tarafımda bir yere odaklandı. Nereye baktığını anlamak için arkama döndüğümdeyse yolda yürüyen genç kadını görüp tekrar Adem'e baktım. Göz bebeklerinin büyüdüğünü etrafın karanlık olmasına rağmen görebiliyordum. Tebessümle onu izlediği sırada kadın tam önümüzden geçecekken Adem oturuşunu dikleştirip boğazını temizledi.
"İyi akşamlar." deyip gülümsediğinde kız başı ile selam verip sıcak bir şekilde gülümseyerek yanımızdan geçti. Adem ise kız gözden kaybolana kadar onu izlemişti.
"Ateş bacayı sarmış.." diyerek kıkırdadığım sırada Adem sesimi duyarak bana dönüp gülüşümü taklit ettiğinde yüzünün aldığı hal çok komik görünüyordu.
"Ne alakası var? Asya'ya aşık falan değilim." dediğinde gülmemek için ağzımı kapattım fakat kendimi tutamayarak konuştum.
"Ben demedim vallahi, sen dedin." dememle Adem göz devirdikten sonra cıkcıklayarak önüne döndü. O esnada hala az önceki kızın geçtiği yola baktığını fark ettiğimdeyse yumuşak bir ses tonuyla konuştum. "Bana sorarsan o da sana boş değil. Beni yanında görünce bir tuhaf baktı. Kıskandı sanırım." dediğimde Adem başta bakmamak için dirense de dayanamayıp yüzünü bana çevirirken gözleri parlar bir vaziyette bir çocuk masumiyetiyle konuştu.
"Gerçekten mi?" diye sorduğunda samimi bir şekilde gülümseyerek kafa salladım.
"Gerçekten."
"Gerçek olan ne?"
Duyduğum ses nedenini bilmediğim bir şekilde kalbimin ritmini değiştirirken başımı çevirip sağa döndüğümde elindeki tepsiyle bize yaklaşan Mahir'i görüp oturuşumu dikleştirdim. Yüzünde hala bulaştırdığım boya izleri vardı ve parmak izlerim alenen kendini belli ediyordu. Ben çıkmadan lavaboya girip yüzümü yıkamıştım ama o hala yıkamamıştı. Büyük ihtimal unutmuştu. Neyse ki üzerindeki tulum sayesinde boya yaptığı iki kilometre öteden belli olduğu için göze batmıyordu.
"Gözümüz yollarda kaldı be aslan parçası. Nerede kaldın?" diyen Adem çaktırmadan bana bakıp göz kırptığında utanarak gözlerimi kaçırırken Adem Mahir'in oturması için benden uzaklaşarak aramıza mesafe koyduğunda bana bakmaya devam ediyordu.
"Çay yeni demleniyordu onu bekledim." diyerek ikimizin arasındaki boşluğa oturan Mahir tepsideki çayları tek tek elimize verirken sıcak olduğunu söyleyerek dikkat etmem için beni bilhassa uyarmıştı. Tepsiden iki tane de şeker alıp karıştırdığımda üçümüzün de yorgunluktan konuşacak hali kalmamıştı. Sessizce çaylarımızı içiyorduk ki o sırada az önceki kızı sokağın başında görerek heyecanla öne eğilip Adem'e döndüğümde çay neredeyse genzime kaçıyordu.
"Adem seninki geliyor!" deyip telaşla haber verdiğimde Adem heyecanla sokağın başına Mahir ise şaşkınlıkla bana dönmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVCI (Avukat Kitabı Serisi)
RomanceCanını vatan uğruna feda eden, kalleş saldırılar sonucu hayatını kaybeden bütün aziz şehitlerimize saygı, sevgi ve sonsuz minnetle... 🇹🇷 - - - Bir zamanlar ormanın derinliklerinde yapayalnız yaşayan bir asker varmış. Günlerden bir gün bütün ömrü s...