Başımın arkasında tuhaf bir ağrı ve enseme doğru akan ılık bir sıvı hissediyordum. Aynı zamanda bir kuyunun dibinden geliyormuşçasına uzaktan gelen sesler duyuyordum ve içlerinden bir tanesinin dediklerini diğerlerine nazaran daha kolay ayırt etsem de ne dediğini anlayamıyordum. Sesi oldukça kalın çıkan adamın sesi gitgide uzaklaşırken hemen akabinde başımdan aşağı dökülen buz gibi suyu hissettiğimde irkilerek gözlerimi açtım ve can havliyle bağırdım.
"Mahir!" diye sayıklarken boğulduğumu hissederek elimi boğazıma götürmek istesem de bileklerimde hissettiğim ipler buna engel oldu. Kafamı kaldırıp etrafa baktığımdaysa tavandaki cansız ampulün aydınlattığı karanlık bir odada olduğumu ve elindeki kovayla birlikte bana bakan adamları gördüm.
"Hiç uyanmasaydın ya. Beklerdik biz." diyerek kendince espri yapan sakallı adam rahatsız edici bakışlarla bana bakarken üşüdüğüm için titremeye başlamıştım. O sırada ayaklarımın soğuktan uyuşmaya başladığını hissederek aşağı baktım ve ayakkabımın olmadığını görerek ayaklarımı beton zeminden kaldırıp havada tuttum. "Kendine geldiğine göre başlayalım. Volkan Aslan'ı nerede tutuyorsunuz?" diye sorduğunda alaylı bir ifade ile adamlara baktım ve her ne kadar içimden gelmese ve çenem durmaksızın titrese de yüksek sesle gülmeye başladım.
"Niye gülüyor bu? Kafasına çok mu sert vurdun?" derken şaşkınlıkla bana bakan adam elindeki kovayı sıkıca tutarken daha fazla güldüğümdeyse bu defa gerçekten gülmeye başlamıştım.
"Yok. Ondan değil. Sorduğunuz soruya gülüyordum. Ciddi ciddi bunu size söyleyeceğimi mi düşündünüz? Salak mısınız siz?" dedikten sonra adamların kaşları çatılırken gülüşümü bastırmaya çalışarak onlara baktım ve o sırada elindeki büyük kovayla bana doğru yürüyen adamı izledim.
"Öyle mi? Belki bu senin de düşünmeni sağlar." deyip kovayı başımdan aşağı boşalttığında dişlerimi sıkarak çığlık atmamaya çalıştım fakat tenime değen buz gibi su ürpermeme neden olurken titremelerim gitgide şiddetlenmeye başladığında sesli bir nefes verdim. "Donarak ölmek istemiyorsan konuş. Volkan Aslan nerede?" diye bağıran adamın sesi kulağımın dibinde gelirken gözlerimin kapalı olduğunu yeni fark ederek açtım ve halsizce etrafa baktım.
"Tamam, pes ediyorum. Söyleyeceğim." dediğimde adam şüpheyle bana bakarken başımı sallayarak yaklaşmasını istedim. "Yaklaş yaklaş. Korkma yemem seni." dedim ve o sırada bana doğru eğildiğinde bilmişçe gülerek kulağına yaklaştım. "Volkan Aslan nerede biliyor musun? Yedim onu. Bak ağzımda." dedikten sonra alayla güldüm ve geri çekildiğim gibi çenem titremeye başladığında kendimi tutmaya çalıştım.
"Ulan! Sen bizimle dalga mı geçiyorsun?" diyerek geri çekilen adam kolunu geriye savurup bir anda yüzüme tokat attığında başım diğer tarafa savruldu.
"Yalnız bu yaptığın için Mahir'den fena dayak yiyeceksin. Kemiklerini kırdıktan sonra en kötü öldürür, ki bu senin için kurtuluş olur." derken dudağımın kenarından akan kanı hissetsem de bir şey yapamadığım için çenemi birkaç kez hareket ettirip önüme döndüm. "Ayrıca beni konuşturmak istiyorsanız başka yollar deneyin. Soğuk bana işlemez." desem de konuşurken dişlerimin birbirine çarpmasına engel olamıyordum.
"Bu konuşacak gibi durmuyor. Şundan biraz daha dök de aklı başına gelsin." diyen adamlardan biri eliyle arka tarafı işaret ederken bana vuran adam hızlıca arkasını dönüp uzun varile doğru ilerledi ve elindeki kovayı doldurup çıkardıktan sonra yanıma geldi. O an aramızda kısa bir bakışma geçerken konuşmamı beklediğini fark ettim fakat kararlılıkla ona bakmaya devam ettiğimi gördü. Ardından elindeki kovayı yeniden üzerime boşalttı ve bunu yaptığı anda vücudum titreme nöbetine girerken gözlerim kapandı; aynı zamanda kendimi kapkaranlık bir yerde buldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVCI (Avukat Kitabı Serisi)
RomantizmCanını vatan uğruna feda eden, kalleş saldırılar sonucu hayatını kaybeden bütün aziz şehitlerimize saygı, sevgi ve sonsuz minnetle... 🇹🇷 - - - Bir zamanlar ormanın derinliklerinde yapayalnız yaşayan bir asker varmış. Günlerden bir gün bütün ömrü s...