Köşedeki pastaneden aldığım tatlı kutusunu özenle taşırken eczanenin cam kapısını açıp içeri girdiğimde Asya yanındaki yaşlı teyze ile ilgilendiği için beni görmemişti. Sessizce kenara geçip beklerken kadınla arasında geçen diyalog ise gülümsememe neden olmuştu.
"Kızım ben aklımda tutamıyorum. Bunların saati gelince sen bize gelsen, ilaçlarımı sen içirsen olmaz mı? Hem oğlumla da tanışırsın." dediğinde Asya yalandan bir gülümseme gönderse de içinden sabır çektiği her halinden belli olurken ilaç kutularını poşete koyup kadının eline tutuşturdu.
"Ben kutuların üzerine kaçta içmen gerektiğini yazdım teyzeciğim. Oğlun içiriversin artık." dedikten sonra arkasını döndüğü gibi beni görürken başta şaşırsa da hemen ardından içtenlikle gülümsedi.
"Yıldız? Gelmeni beklemiyordum. Hoş geldin." diyerek yanıma gelirken ben de ona doğru ilerlediğimde birbirimize sarıldık.
"Yanlış bir zamanda gelmedim değil mi?" diye fısıldarken Asya benden ayrıldıktan sonra eczaneden çıkan kadına kısa bir bakış attı.
"Aksine tam zamanında geldin. Yoksa telli duvaklı gelin olup çıkıyordum." demesiyle ikimiz de gülüştük. "Sen neden gelmiştin? Hasta değilsindir umarım." dediğinde başımı iki yana salladıktan sonra elimdeki tatlıyı ona uzattım. "Bu ne?"
"Geçen gün elime pansuman yaptığın için teşekkür etmek istedim. Ücret de almadın zaten. Ben de tatlı aldım. Umarım seversin." deyip minnetle gülümserken Asya hayretle beni izledikten sonra sinir bozukluğuyla gülerek kutuyu elimden aldı ve tezgaha koyup kapağını açtığında gördüğü manzara sonucu alt dudağını ısırdı.
"Yıldız... Şaka yapıyorsun!" derken elinin batmasını umursamadan bir dilim baklava alıp ağzına attığında beğenmesine sevinerek tebessüm ettim. Ağzı dolu bir şekilde bana bakarken benim de almam için ima yaptığındaysa çantamı koluma asarak ben de bir dilim aldım.
"Beğeneceğini biliyordum. Adem söyledi. Soğuk baklava için adam vururmuşsun." deyip baklavadan bir ısırık alırken Asya'nın bakışları beni bulduğunda bir süre tepki vermese de kendini tutamayarak güldükten sonra poşetten aldığı peçeteyle elini sildi.
"Öyle mi dedi?" diye sorduğunda anında başımı salladım. "O kendine baksın. Her Beşiktaş maçında ayrı bir olaya karışıyor. Bir de polis olacak. Serseri." dese de dudaklarındaki tebessüm silinmezken kapıyı açıp başını çıkararak dışarıya seslendi. "Hüseyin Abi. Bize iki çay gönderir misin?" dedikten sonra yanıma geldiğinde ben de lokmamı bitirmiş elimi siliyordum. "Çay söyledim. İçmeden göndermem." demesinin ardından birlikte kapının önüne çıkıp eczanenin önündeki taburelere oturduğumuzca birkaç dakika içerisinde çaylarımız da gelmişti. Hava karardığı için çocuklar yavaştan içeri girmeye başlarken çayımdan bir yudum alıp sesli bir iç çektiğimde Asya dirseğiyle kolumu dürttü. "Bu iç çekiş pek hayra alamet değil. Anlat bakalım Avukat Hanım. Neyin var senin?" diyerek o da çayını yudumlarken önümüzden geçen insanlara bakarak sıkıntılı bir nefes verip Asya'ya döndüm.
"Bu akşam hiç gitmek istemediğim bir yere gitmem gerekiyor. Eğer gidersem onurumu, haysiyetimi ayaklar altına almış olacağım. Ama gitmezsem de sevdiğim, değer verdiğim birinin başı belaya girecek ve ona bir şey olmasını istemiyorum." dediğimde Asya çenesini eline yaslayıp düşündüğünü belli eden bir nida çıkardı.
"Anlaşılan aklın ile kalbin arasında git gel yaşıyorsun. Ben böyle durumlarda genelde kalbimi dinliyorum. Ama sen ikisini aynı anda dinleyebilirsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVCI (Avukat Kitabı Serisi)
Roman d'amourCanını vatan uğruna feda eden, kalleş saldırılar sonucu hayatını kaybeden bütün aziz şehitlerimize saygı, sevgi ve sonsuz minnetle... 🇹🇷 - - - Bir zamanlar ormanın derinliklerinde yapayalnız yaşayan bir asker varmış. Günlerden bir gün bütün ömrü s...