İyi okumalar! Medya Heaven.
***
(Yazardan)"Evet, hazır elimizin altındayken bu adamı öldürelim bence." diye doktor yatakta yatan hastaya baktı. Onu ameliyat etmeyi kendine hakaret olarak kabul ediyordu ama para kazanmak için bunu yapmak zorundaydı ve bu kendisini çok kötü hissettiriyordu.
Melissa ona garip bakışlar attığında adam hafif gülümsemeye çalıştı ve "Sadece şakaydı..." diyerek adamın midesine küçük kesikler atmaya devam etti. Şişi artık görebiliyordu hepsi. Ve hayatlarında gördükleri en garip tümör bu olabilirdi.
"Büyük neşteri ver..."
Melissa ona denileni yapıp, neşteri adama verdi, ama bir gariplik sezmişti. "Doktor... Bu normal mi?" diye fısıldadı kalp gibi atan tümöre bakarak. Aynı anda adamın kalp atışları durmaya başlamıştı.
"Hayır, hayır, destek ekip çağırın!" diye doktor bağırarak adamın midesine bir kaç kesik açtı ama sanki deliniyordu mide daha da. Ve İkinci şoklarını da aynı anda yaşamışlardı.
Tümörün içinden binlerce sinek çıkmıştı!
"Bu da ne biçim şey böyle!" diye Melissa bağırıp arka arkaya yürüdü, ama aynı anda az önce kalbi durmuş olan adam ayağa kalkmıştı. Elindeki neşteri doktorun boğazına doğru savurarak kapıdan çıkıp hızla yürümeye başladı.
"Hayır!" diye bağırarak doktorun kesilen boğazına kendi önlüğüyle baskı yapmaya başladı Melissa. Kan durmadan akıyor, oysa insanlardan yardım almak için bağırıyordu. Ama sineklerden korkan insanların çığlıkları Melissanın sesini batırmaya yetmiş ve artmıştı bile.
"Ne oldu burada?!" diye içeri giren Sheriff'e bakarak "Onu bulman gerek! O gitti, onu bulman gerek, Noah! Okula gitmeden onu haklamanız gerek!" dedi Melissa. Noah duyduğu şeylerle birlikte telsizini çıkararak şu sözleri tekrar etti:
"Destek birimlerin dikkatine! Robert Davies hastaneden kaçtı! Beacon Hills lisesine destek birimler istiyorum, hemen!"
Sözlerini bitirdikten sonra orada durmayarak arabasına doğru koşmaya başladı. O okulda onun tüm hayatı vardı. Karısından son yadigarı olan oğlu o okuldaydı ve ne olursa olsun onu koruması gerekiyordu...
***
Okulda herkes kendi kendine takılıyordu. Yaramazlar günü olduğu için çocuklar eğleniyor, öğretmenlerse onlara çok karışmıyorlardı. Stiles ve Heaven yine kenarda ders çalışıyor, yani Heaven Stiles'ın zorlamarıyla matematik çözüyor, Lia ve Scott bir şeyler hakkında tartışıyor, Isaac ve Allison'sa ellerinde canavarlar kitabına benzer bir kitapla doğaüstüler hakkında yeni şeyler öğrenmeye çalışıyorlardı.
Lydia ise ilk kez yalnız bırakılmıştı hayatında. Bakışlarını arkadaşlarının üzerinde gezdirdikten sonra gözlerini devirdi. Aiden'dan sonra hiç kimseyle çıkmaması, daha doğrusu çıkamaması onu çok üzüyordu.
Derin bir nefes alıp, dolabını açtı, ve kitaplarını sırayla yerleştirdi. Kapağı kapattığındaysa korkuyla yerinde sıçramıştı.
"Sen?" diye sordu Aiden'a bakarak.
"Nasılsın?" dedi Aiden hep olduğu gibi gülümseyerek.
"Nasıl mıyım? İki hafta ortalıktan kayboldun ve üç gün önce döndükten sonra yüzüme bile bakmadan çekip gittin. Eğer şirin gülümsemen, koyu renkli gözlerin, kaslı bedenin ve yumuşak dudaklarının beni etkileyeceğini ve seninle barışacağımı düşünüyorsan çok yanılıyorsun." diye Lydia kollarını göğsünde kavuşuturarak hala sırıtan Aiden'a baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood and Revenge 3: İlahi oyun
Fanfiction****Blood and Revenge serisinin devamıdır, anlamak için ilk kitapları okumanızı tavsiye ederim**** ... "Hayır... İçeri girmesine izin verme... İçeri girmesine izin verme..." ... "Heaven..." diye arka tarafımdan kıkırtıyla adımı birileri fısıldadığın...