İyi okumalar!
***
(Yazardan)Okul bahçesinde sessizlik hakimdi. Sadece bazen Heaven'in sert aldığı nefes sesleri geliyordu. İçindeki iki şey bir biriyle kavga ederken, gözlerini bazen kapatıyor, bazense vampir dişlerini çıkararak bir birine sıkıyordu.
"Rahatla, güzelim." diyerek Stiles görünümündeki Nogitsune Heaven'in omzunu sıktığında Heaven ürpermiş gibi geri çekildi. Bunu gören Nogitsune kaşlarını çatarak "Sen iyi misin?" diye sorduğunda Heaven yaptığı şeye anlam verememişti.
"Neden böyle hissettiğimi bilmiyorum."
"Belki de acıkmışsındır... Birazdan buraya düşmanlarımız gelecek. Ve onların istediğin kadar kanını içebilirsin, sevgilim. Senin o güzel teninin solmasına izin veremem, değil mi?"
Parmakları Heaven'in yanağında dolaşırken Heaven'in gözleri renk değiştirmişti. Konuşmasıyla bile onu hipnotize edebiliyordu, ve Heaven buna kolaklıkla kanıyordu. Çünkü şeytan tam kalbinin üzerindeydi.
Stiles yere oturup, Heaven'i de kendi yanına çekti. Elleri hala yanağında dolaşırken "Söylesene... –dedi- Bu bedenin nesini seviyorsun? Ben sadece bir ergenim. Ama sen... Melez bir alfa..."
Heaven durdu. Buna ne söyleyeceğini bilmiyordu. Aslında hiçbir şeyi bilmiyordu. Ne yaptığını, neden nefret dolu olduğunu. Sahi ya, o kimdi? Neden buradaydı? Neden durmadan aynı halüsinaysonu görüyordu?
Evdeydi. Çok küçüklüğünde yaşadığı yerde. Babasının kanı ellerindeydi, oysa bundan deli gibi haz alarak onun bedenini parçalıyordu. Peki ya Heaven babasını sevmiyor muydu eskiden? Hayır, seviyordu. Bazı hatıraları hala bulanık da olsa, beyninde ona olan sevgisi dolanıyordu.
"Soruma neden cevap vermiyorsun?"
Stiles'ın bir daha sormasıyla dünyaya döndü ve onun yüzüne bakmaya başladı. Her şey, her şey gözünün önünden geçiyordu. Onunla yaşadığı her şey. Peki ya... Eskiden arkadaşı olan insanlardan şimdi neden nefret ediyordu?
"Hey, çek ellerini onun üzerinden!"
Tanıdık sesle birlikte ikisi de gelen kişilere doğru döndüler. Ortada Derek, yanında Lia ve Chris onlara sinirle bakıyorlardı.
Nogitsune bunu görüp gülümsedi, ve Heaven'in elinden tutarak ayağa kaldırdı. O kalktığı an tüm Oniler de onun emrini bekler gibi kılıçlarını savurmuşlardı.
"Söylesenize... Buraya yalnız gelecek kadar ne içtiniz? Cesaret suyu falan mı?"
"Heaven'i rahat bırak!" diye Lia'nın bağırmasıyla birlikte Stiles çok gür bir kahkaha patlatmıştı. Ama sonra yüzü ciddiyete dönerek Heaven'in onlara tıslayan yüzünü gösterdi ve "Sence ona ben mi emir veriyorum? Hadi ama, Lia, senin diğerlerinden daha zeki olduğunu sanıyordum..." diyerek ellerini Heaven'in omuzuna koyarak arkasında durdu ve dudaklarını onun kulağına yaklaştırdı:
"Ne yapman gerektiğini biliyorsun, Melez..."
Söylediği şeyle birlikte Heaven'in gözlerinin beyaz olan kısmı siyaha, diğer yerleriyse kırmızıya dönmüştü. Hırlayıp, Derek'in üzerine doğru koştuğunda Oniler de onunla birlikte hareket etmeye başlamışlardı.
"Lia, kaç!"
Derek Lia ve Chris'i kenarlara ittikten sonra Heaven'in boğazına sarılacak olan kollarını tuttu. Karşısındaki kişi şimdi sanki onun kardeşi değil de, bir şeytanmış gibi hissetmişti.
"Heaven, kendine gel!" diyerek Heaven'i tüm gücüyle kendinden çok uzağa, bir duvara savurduğunda Lia "Heaven! Ne yaptın sen?!" diye Derek'e dönerek. bağırmıştı. Aslında o da bunu neden yaptığını bilmiyordu, ama bu hareketi en azından Heaven'i bir kaç dakika oyalamaya yetmişti.
Ama tam rahat nefes alacağım derken, Onilerden ikisinin üstüne çullanmasıyla kendini yerde bulmuştu.
"Dayan!"
Chris'in sesini duyduğunda biraz da olsa kendine gelip, onileri savurmaya başladı. En azından bunu yapabilirdi, değil mi? En azından Chris'in onları öldürmesine böyle yardım edebilirdi.
Ve düşündüğü şey de saniyeler içinde gerçekleşmişti. Chris, elindeki yayı gererek oku tam Oninin kalbinin üzerine sapladı. Aynı anda büyük bir çığlık eşliğinde Oni ortadan toz bulutuna çevrilerek yok olmuştu.
"Siktir..." diye fısıldayıp, Nogitsune arkaya doğru yürümeye başladı. Okul merdivenlerinden çıkarak, sağına dönüp, yerden kalkmaya çalışan Heaven'a baktıktan sonra fısıltıyla "Sana güveniyorum, Heaven... –dedi- Hepsini teker teker yok et..." ve okula doğru koşmaya başladı.
***
(Lia'dan)
Heaven'in yere düştüğünü ve sonra kalktığını görmemle birlikte saklandığım yerden çıkarak onun karşısına geçtim. Evet, onun içinde bir yerlerde hala Heaven'in varlığından şüpheliydim. Ama belki... Belki gözlerine bakarsam her şey düzelirdi diye düşünmeden de edemiyordum.
"Heaven, dur!" diye bağırıp, önüne geçtiğimde ilk önce kafasını eğerek bana baktı. Yüzü alışık olduğumdan daha korkunç görünüyordu. Gözlerinin altından yanaklarına doğru uzanmış siyah damarlar, siyah ve kırmızının uyumu altında olan ve artık eskisi gibi parlamayan gözler, her zamankinden daha keskin görünen dişler, ve sinirle bakan yüz ifadesi... Evet, bu, kesinlikle benim Heaven'ım değildi...
"Heaven, kendine gel, bu sen değilsin!" dediğimde gülümsedi. Gözlerinin rengi değişmese de, dişleri ve yüzündeki siyah damarlar yok olmuştu.
"Ben kimim, Lia? Senin o hep hayran olduğun Heaven mı? Yoksa, sırf yalnız olduğun için arkadaşlık kurduğun ve sonradan vampir olduğu için ayrılmaya korktuğun kız mı?"
"Ne saçmalıyorsun sen?! Ben seni hep çok sevdim!"
"Yalan söylüyorsun!" diye birden bire yükseldiğinde sustum. Elimdeki silahı her ihtimal için sıkıyordum. Eğer önüme gelirse... İçinde kurtboğan mermileri olan silahı ona patlatmak zorundaydım. Çünkü o, kendisi de benden bunu yapmamı isterdi...
Derek'in acı dolu kükreyişlerini, ve her Oni öldüğünde tiz çığlık gibi sesi duyuyordum, ama umursamıyordum. Şu an sadece ikimiz vardık. Sadece Heaven, ve ben.
"Bırak içindeki o şeyi öldüreyim!" diye bağırdım. Söylediğim şeye acı bir tebessüm etti. Ve sonra "İçimdeki şeyi öldürürsen benim de öleceğimi biliyorsun, ama yine de yapıyorsun... Değil mi?"
Sorduğu soruyla şaşkına dönsem de daha fazla dinlemeyip, onun üzerine doğru koşmaya başladım. Evet, bu kesinlikle saçmalıktı. Bir vampir kurtkadın melezinin üzerine insan halimle gitmek büyük bir saçmalıktı, ama bunu yapacaktım. En azından bu güçsüz bedenimle bir şeyler başarmam gerekiyordu.
Onu geri döndürmem gerekiyordu... Ne yapıp edip onu geri döndürmem gerekiyordu.
***
Evet arkadaşlar bundan sonraki bölüm final ve bir kaç gün içinde yayınlayacağım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood and Revenge 3: İlahi oyun
Fanfic****Blood and Revenge serisinin devamıdır, anlamak için ilk kitapları okumanızı tavsiye ederim**** ... "Hayır... İçeri girmesine izin verme... İçeri girmesine izin verme..." ... "Heaven..." diye arka tarafımdan kıkırtıyla adımı birileri fısıldadığın...