İyi okumalar! Medya Heaven.
***
(Lia'dan)
Tam karşımızdaydı. Tüm deliller tam karşımızdaki arabada duruyordu, fakat bir sorun vardı. Araba beş dakika önce hareket edeceğine rağmen hala kıpırdamadan yerinde duruyordu.
Allison daha fazla dayanamayıp, cebinden küçük takip cihazını çıkararak Kira'ya döndü ve ona verdi.
"Bunu ne yapacağını sana söylemiştim. Sadece arkasına monte et, ve geri dön."
Kira Allison'ın söylediği şeylerden sonra koşarak arabaya doğru gitmeye başladı. Ona bakmak garibime gitmişti, çünkü eskiden bu kadar hızlı değildi. Daha fazla bunun hakkında düşünmedim ama. Aklım hala Isaac ve Heaven'deydi.
Heaven'i hayatta buraya getiremezdik, çünkü o olaydan sonra bir daha günler geçmesine rağmen dönüşmemişti. Dolunay olduğunda hep deliren, daha coşgulu olan Heaven, şimdi sadece gününü duvarlara bakarak geçirmişti. Ve tabii ki de bu bir arkadaşı gibi beni kuşkulandırıyordu.
Daha fazla düşünmemeye çalışıp, silahımı mermilerle doldurmaya başladım. Kendi evimden bulduğum, muhtemelen Martha'nın olan gümüş mermileri dizmiştim silaha. İçimde garip bir kuşku vardı, o yüzden de bunu susturmak için bunu yapmıştım.
Ve düşündüğümde haklı çıkmam beş saniyemi bile almamıştı. Kira'nın "Scott, yardım et!" diye bağırması ve duvara toslamasıyla birlikte korkunç bir kükreme duyduğumuzda hepimiz saklandığımız yerlerden çıkmıştık.
Çıktığımızdaysa karşımızda mas mavi gözleriyle, ürkütücü, hepimizin iki katı olan bir kurtadam görmemizle şoka uğramıştık. Bu da neyin nesiydi böyle?!
Scott onu gördüğünde kükreyerek dönüştü ve üzerine doğru koşmaya başladı. Protez parmak garip bir şekilde onun elindeydi ve bizi tehdit olarak gördüğü her halinden belliydi.
Ama o, Scott'ı havada yakalayarak yanağına güçlü bir yumruk indirmişti. Scott yediği yumruğun etkisiyle yere yığılırken Allison "Hayır, Scott!" diye bağırarak ok ve yayını sırtından ayırıp, adama doğrultdu. Ama adam o oku da havada yakalayarak kenara atmıştı.
Allison'sa durmadan onun üzerine yürüyerek oklarını arka arkaya sıralıyordu. Adam her oku kenara atarken, yüzündeki sırıtış daha çok yayılıyordu. Ve Allison ona vardığında tek eliyle onu da duvara itmişti.
Bir şey yapmıyordum. Çünkü eğer onu vurursam, ölecekti. O yüzden bir nebze çocukların bu işi halledeceklerini düşünüyordum.
"Sende alfa gözleri var, ama gücü yok. Zayıf çocuk, beni yeneceğini mi sanıyordun, ha? Siz ergenlerden bıktım usandım artık!" diye bağırıp, yerde uzanmış Scott'ın arkasından gitmek isterken Ethan ve Aiden'ın binanın üzerinde hızla yere inmeleriyle hepimizin bakışları oraya dönmüştü.
"Onun gücü burada..." diye Aiden mırıldandı. Ve onun konuşmasıyla ikisinin de mavi gözleri aynı anda parladı. Ama adam hiç oralı olmamıştı bile. Gülümsedikten sonra yüzünü onlara dönüp, üzerlerine doğru kükreyerek koşmaya başladı.
Hepsi yeniliyordu, bir şey yapmam gerekiyordu. Düzgün düşünemiyordum sanki, beynim bulanıyordu. İçimdeki bir şey onu öldürmek için beni tetikliyordu. Durmadan gözümün önüne Stiles geliyordu. Ve Stiles'a bir şey olursa, masum insanların başına gelecek şeyler.
Ayağa kalkmak isterken, Lydia durumu anlamış gibi elimden tutarak "Lia... Sakın düşündüğün şeyi yapma..." dedi mırıldayarak. Gözlerinde yaşlar vardı, galiba burada bir ölümün olacağını hissetmişti. Ama onu dinlemedim. Hayır, bu kez başkalarının beni yönlendirmesine izin vermeyecektim!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood and Revenge 3: İlahi oyun
Fanfiction****Blood and Revenge serisinin devamıdır, anlamak için ilk kitapları okumanızı tavsiye ederim**** ... "Hayır... İçeri girmesine izin verme... İçeri girmesine izin verme..." ... "Heaven..." diye arka tarafımdan kıkırtıyla adımı birileri fısıldadığın...