İyi okumalar! Meydayaya bölüm şarkısı koydum, hem de dinleyince nedense aklıma Lia ve Heaven geliyor...
***
(Heaven'den)
"Evet, kıçınızı sallayın hadi!" diyen Koç bizimkilere çemkiriyordu. Scott ve benden başka hepsi pert olmuştu ama biz hala son hız koşabiliyorduk. Ve bu cezayı da üstelik bizim yüzümüzden almışlardı. İki gün boyunca bizi dışarı çıkarmamak için evde hapis tutmuş, derse gidememiştik. Ve o derslerde Koç'un sınavı olduğu için şimdi bizim canımıza okuyordu.
"Heaven, seni kesinlikle Lacrosse takımına almam gerek..." diye Koç kendi kendine homurdanınca Stiles sinirle "Beni bile bu kadar süreye takıma almadınız!" diye bağırdı.
"Çünkü sen beceriksizin tekisin, Stilinski!"
Koçun söylediği şeye hepimiz gülürken, Koç da kendini durduramamış, bize katılarak gülmeye başlamıştı. Stiles'sa hepimizin yüzüne kötü kötü bakmış ve hiçbirimize zarar veremeyeceği için Scott'ın karnına yumruk atmıştı.
"Her neyse! Hadi, voleybol oynayacaksınız. Lydia, Lia, Isaac ve Allison. Siz aynı takımda olacaksınız. Siz üçünüz... Size bir kişi de lazım..." diye kendi kendine mırıldandı bize bakarak Koç. Sonra yolda birini görmüş gibi ona doğru düdüğünü çalarak "Hey, yeni kız! Buraya gel!" diye bağırdı.
Kira ilk önce etrafına bakındı. Onu çağırdığını anladığındaysa koşarak Koç'un yanına gelip, karşısında durdu ve "Efendim, Koç?" diye merakla sordu.
"Voleybol oynayacaksınız ve takımın tamamlanması gerekiyor. Zaten bu dersinin boş olduğunu ve bundan sonra benim dersime gireceğini biliyorum. O yüzden, takıma gir. Hayır kelimesini kabul etmiyorum." diye Kira'nın sanki söylemek istediği şeyleri kesti ve gülümseyerek yüzüne bakmaya başladı. Kira derin bir nefes verip, çantasını sırtından çıkardı. Üzerinde zaten spor kıyafetleri olduğu için değişmesine gerek kalmamıştı.
"A takımının kaptanı Lia. B takımınınsa Heaven. Arkadaşları kapıştırmaktan zevk alıyorum."
Koç öyle söyleyince garipçe bir birimize baktık Lia'yla. Tüm takımla birlikte karşı karşıya gelip, bir birimizin önünde durduk. Lia bana elini uzatarak "İyi olan kazansın... Yani, biz..." diye fısıldadığında gülümseyerek onun elini sıktım.
"Tabi, ikincilik de bir zaferdir..."
Söylediğim şeye herkes kıkırdarken, Lia sinirle takımındakilere bakmıştı. Sonraysa bana bakıp, gözlerini kısarak "Benim karşımda hiç şansın yok, somurtkan şirin..." diye mırıldandı. Lia'nın rekabetçi kişiliğine bayılıyordum aslında.
Hepimiz yerlerimize geçince takımıma baktım. Aslında şöyle bakarsak, Lia'nın takımında bir kurtadam, bir avcı, bir ölüm perisi ve Lia'nın kendisi vardı, ki, Lia'nın voleybolda çok iyi olduğunu biliyordum. Benim takımımdaysa...
Bir gerçek alfa, iki insan, ve ben vardım. Voleybolda iyi sayılırdım ama sadece iki kez oynadığım için bunu anlayamazdım. Ama doğaüstü içgüdüleri benim için bir artıydı. Peki ya, Stiles ve Kira? Kira çok çelimsiz duruyordu. Stiles'sa... Bildiğimiz Stiles'tı işte.
Koç'un düdüğü çalmasıyla birlikte hepimiz bir birimize bakıp, kafamızı salladık. Üçten geriye saydıktan sonra topu diğer tarafa atarak başlamıştım...
***
"Yüzünüzde patladı!" diye Stiles Lia'ların yüzüne bakarak gülmeye başladı. Maçı biz kazanmıştık, aslında Lia ve takımı öndeydi. Ama Isaac'in sorumsuzluğu yüzünden tüm oyunları berbatlamıştı. Allison'ı toptan korumaya çalışırken, durmadan sayı veriyordu bize.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood and Revenge 3: İlahi oyun
Hayran Kurgu****Blood and Revenge serisinin devamıdır, anlamak için ilk kitapları okumanızı tavsiye ederim**** ... "Hayır... İçeri girmesine izin verme... İçeri girmesine izin verme..." ... "Heaven..." diye arka tarafımdan kıkırtıyla adımı birileri fısıldadığın...