24. bölüm ~ Nogitsune.

261 48 6
                                    

İyi okumalar! 

***


(Lia'dan)

Herkes sessizce hastanenin koridorundaydı. Hepimiz orada toplanmış, Stiles'ın durumunu merak ediyorduk. İçimizde sadece bir kişi görünmüyordu. Heaven, sabahtan beri Stiles'ın odasında kalmış, onu bulduktan sonra bir daha ellerini bırakmamıştı. Aslında, Stiles da onun yanından gitmesine izin vermemişti.

Doktor, Stiles'ın odasından çıkıp, yanımıza geldiğinde ilk önce Sheriff ayağa kalkarak "O iyi mi? Oğlum iyi mi?" diye onun yanına yürümeye başladı.

"Evet, şimdi uyuyor, sakinleşmesi gerek. Yarın bazı tahliller yaptıktan sonra eve gidebilir. Geçmiş olsun." dedikten sonra aramızdan ayrılarak dışarı çıktı.

"Evet, çocuklar, hadi, siz de evlerinize. İki saat sonra okulunuz başlayacak, uyumaya çalışın."

"Ama Heaven..." diye Melissa'ya baktığımda Scott omuzumu tutarak "Onlar iyi olacak. Hadi, biz şimdi eve gidelim. Yarın yapacağımız çok şey var..." dedikten sonra beni dışarı götürmeye başladı. Hala durmadan arkama bakıyor, Heaven'i de almak için çabalıyordum, ama Scott buna izin vermiyordu.

Bilmiyordum, ama Stiles'la alakalı içimde kötü hisler vardı. O yüzden de, şimdi eve gittiğim anda durmadan bazı şeyleri araştıracaktım. Onların hiç birinin incinmesini istemiyordum, ama son zamanlar olan şeyler aklımı karıştırıyordu...

***

(Yazardan)

"Bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum..." diye fısıldadı Melissa Sheriff'e bakarak. Sheriff gözlerini kapattıktan sonra "Tamam, rahatla ve söyle Melissa..." dedi.

"Stiles dün hastaneye geldiğinde ona bazı şeyler sordum. Son zamanlar uyuyamadağını, bazı halüsinasyonlar  gördüğünü söyledi. Ve ben de bunu araştırdıktan sonra bunları buldum..." diyerek elindeki raporları Sheriff'e gösterdi. Bunlar ölen karısının raporlarıydı.

Sheriff onları gördüğünde gözlerini bir kaç saniye kapatıp, derin bir nefes aldı. Sonraysa cebinden küçük not defterini açarak Melissa'ya verdi. Aynı semptomları Sheriff de yazmıştı defterine.

"Bir kaç haftadır onu gözlemliyordum. Stres, yorgunluk, ve son bir yılda başına gelen garip olaylar yüzünden olduğunu sanmıştım. Ama meğerse... Korktuğum şeyler başıma gelmiş..."

Melissa onun kolunu moral vermek için sıktı. Ve "Yarın bazı tahliller yapılacak. Ondan sonraysa her şeyi anlayacağız. Belki de sadece strestir." dedi. Buna kendisi bile inanmamıştı.

O sıradaysa bir şeyi unutmuştu ikisi. Çok uzakta olan sesleri bile duyan vampirin yan odada olmasını. Heaven duyduğu şeylerle delirme noktasına gelmişti adeta. Stiles'ın tuttuğu elini daha sıkıca tuttu ve "Buna izin vermeyeceğim... Sana bir şey olmasına izin vermeyeceğim..." diye mırıldandı ve alnına küçük bir öpücük kondurdu...

***

(Lia'dan)

Okulun içinde anlamsızca yürüyordum. Aslında, bizimkilerin hiçbirinin benden farklı hali yoktu. Herkeste bir korku vardı. Ya da umutsuzluk, bilmiyorum. Scott kenarda kafasını aşağı eğmiş duruyor, Lydia'ysa durmadan sanki birileri onu izliyormuşcasına etrafına bakınıyordu. Aiden da hep olduğu gibi ondan ayrılmıyordu.

Bense, bazı şeyleri düşünüyordum. Eve gittiğim iki saat içinde hiçbir şey yememiş, içmemiş, sadece araştırma yapmıştım. Cara da Stiles'a olanları duyduğunda odasına çıkmış, bir daha oradan çıkmamıştı. Herkes, herkes umutsuzdu.

Ama asıl olay, sabah beni arayan Heaven'le olmuştu. Hıçkırarak ağlıyor, Stiles'ın annesi gibi hasta olabileceğini, o yüzden bugün bazı testler yapılacağını söylemişti.

'Frontotemporal demans' hastalığı. Gençlerin tek yakalanabileceği, beynin bazı kısımlarını küçülten bir hastalık. Stiles'ın annesi Claudia da aynı hastalığa yakalanmış, ve bir kaç ay sonra kendi oğlunu bile tanıyamaz hale gelmişti. O günler çok korkunçtu, hatırladıkça tüylerim istemsiz diken diken oluyordu.

"Şey... Ben Stiles'ın yanına gidiyorum. Geliyor musun?" diye beni düşüncelerimden ayıran Scott'ın sesi olmuştu. Biraz ona baktıktan sonra, bulduğum şeyleri ona söyleyip, söylememek arasında kalmıştım. Ama sonra söylememeye karar vererek "Başka işim var. Ben geç katılacağım..." diye mırıldandım, ve onun konuşmasına fırsat vermeden boş merdivenlere doğru yürümeye başladım. O da zaten başka bir şey söylemeden okuldan çıkmıştı.

Zil çaldığı ve benim son dersim kaldığı için sınıfa doğru yürümeye başladım. Ama o sırada Kira'yla karşılaşmamla bir birimize garipçe bakmaya başladık. Aramızda nedenini bilmediğim bir gariplik vardı, ama onunla çok iyi arkadaş olabileceğimize inanıyordum.

"Merhaba, Lia. Şey soracaktım... Stiles. O iyi mi?" diye sorduğunda "Merhaba, Kira. Evet, iyi. Hastanede." diye cevap verdim. Tam o bir şeyler söyleyecekken tanıdık bir sesle ikimiz de irkilmiştik.

"Merhaba, hanımlar. Size bazı şeyler sormam gerekiyor."

Derek, elini ceplerine sokmuş, hep yaptığı gibi soğuk yüz ifadesiyle bizi izliyordu. Ve garip şekilde yüzünde o ifadesiz bakışların altında hüzün vardı. Anlam veremediğim hüzün...

***

"Burada olduğuna emin misiniz?" diye ikimize de sorduğunda, kafamızı evet anlamında salladık. Son kez Kira'yı bombacının elinden kurtardığımız yerdeydik. Yani, Lydia'yla bana içeri girmek için izin vermedikleri yerde.

Derek cevabını aldıktan sonra etrafında gezinmeye başladı. Aynı şekilde ben de. Burada bir şeyler olduğuna neredeyse emindim, içimde bazı şeyler buranın çok şeyin başlangıcı olduğunu söylüyordu.

Ve düşündüklerim de doğru çıkmıştı. Tam sağıma baktığımda, elektrik santralinin içinde demir bir beyzbol sopası görmüştüm. Sopanın görünümünden kimin olduğunu hemen anlayabilmiştim aslında.

"Derek, Kira, hemen buraya gelin!" diye bağırdım, içeri girerek. Ama Derek beni durdurarak duvarda yazılan kocaman "UYARI" yazısını gösterdikten sonra "Ben alırım onu." dedi ve beni kenara çekip, kendisi beyzbol sopasını güçlükle demirlerin üzerinden çıkardı.

"Stiles buraya doğru gitse ölmez miydi?" diye mırıldandım kendi kendime. "Kesinlikle öyle olurdu." dedi Derek de benim söylediklerime razı olarak. Ve sonra ikimiz de Kira'ya döndük:

"Bize nogitsune hakkında her şeyi anlat." Diye aynı anda, telaşla konuştuğumuzda Kira garipçe yüzümüze baktı.

"Tamam, ama neden?"

"Çünkü birinin nogitsune olduğundan şüpheleniyoruz ikimizde." dedi Derek bakışlarını bana çevirerek. İkimiz de aynı şeyleri düşünüyorduk anlaşılan. Ve bu, eğer doğruysa... Çok kötü şeyler olacağı kesindi...

***


Blood and Revenge 3: İlahi oyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin