21. bölüm ~ Ateşböcekleri.

290 52 1
                                    

İyi okumalar! Medya "Oni"


***

Çünkü Oniler, şimdi bizim olduğumuz tarafa bakıyorlardı...

Gözlerinde hala o sarılık vardı. Yüzlerindeki o korkunç maske tüylerimi diken diken etmeye yetmişti bile.

"Ba-baba..." diye titreyen sesiyle Allison fısıldadığında Chris bir hışımla kafasını yerde yatan çocuklardan ayırdı. Chris ne olduğunu anlamış gibi "Oh, hayır, doğaüstülerin sonuncusu Heaven, Scott ve Kira'ydı..." dedikten sonra ayağa kalkarak silahına sarıldı ama diğer taraftan gelen Oni, onu kenara, sehpanın üzerine fırlatmıştı.

Yerden kendilerine gelip, yavaş yavaş kalkmaya çalışan Scott, Kira ve Heaven sanki hayalmiş gibi geçen kavgayı izliyorlardı. Az önceki kavga yeniden başlamıştı: Derek, Aiden, Ethan ve Isaac Onileri geri itmeye çalışıyor, ama başaramıyorlar, bizse Allison'la evden çıkmaya çalışıyor, ama Oniler kapıları tuttukları için onu da yapamıyorduk.

"Lia?" diye sonunda Heaven ne olup bittiğini anladığında dehşetle ayağa kalktı. Hala bedeni sanki buz tutuyormuş gibi titriyordu, ama yanımıza gelmek için çaba sarf ediyordu.

Onilerden birinin ona taraf döndüğünü anladığımda "Heaven, arkanda!" diye bağırdım. Heaven olan şeyi geç anlasa bile, ona karşı koyabilmişti, ama güçsüz olduğu için karşısında eziliyordu.

Silahımı belimden çıkararak aceleyle doldurmaya çalışıp, ayağa kalktığımda Allison elimden tutarak, beni yeniden yanına çöktürdü ve "Ne yapıyorsun sen? Eğer onlar bizi işaretlerse, ölebiliriz!" diye bağırdığında "Umrumda değil!" diye elimi ondan sertçe çekip, saklandığım yerden çıktım, ve Heaven'e saldıran Oniye yürürken ateş etmeye başladım.

Oni duyduğu şeylerle Heaven'i rahat bırakıp, bana döndü. Beni karşısında savunmasız bir şekilde gördüğündeyse, Heaven'i kenara, az önce uzandığı yere tekrar fırlattıktan sonra yanıma doğru bir hışımla gelmişti.

Gözlerini gördüğümde sanki ellerim boşalarak, yanıma düşmüştü. Ateşböceğini andıran gözleri beni hipnotize ediyordu.

Sonunda elini boynuma götürdüğünde duyduğum acıyla bağırmak istemiştim, ama sesimi bir şey engellemişti sanki. Etraftan gelen bağırtıları, çırpınışları duyabiliyordum, ama karşılık veremiyordum. Gördüğüm şey sadece Oninin ampül gibi yanan gözleriydi.

Boynumdaki elleri sıkılaştıkça, çocukluğumdan, daha doğduğum andan tüm anılarım sanki gözlerimin önünden geçmişti. Oni benim geçmişimi, yaptıklarımı okuyordu. Ve gördüğüm şey Peter, ve yanında çok güzel bir kadındı. Bana bakıyorlar, ve gülümsüyorlardı.

Sonra diğer şeyleri gördüm. Uyuyup, sonra başka bir ailenin yanında uyanışımı, yangın çıkan evdeki çıtırtıları, gerçek annem diye bildiğim kadının acılar içinde bağırışını... Hepsini duymuştum.

Çocukluğum, ergenliğim, Heaven'le tanışmam, onunla yaptığım her şey saniyeler içinde gözlerimin önünden geçerken, birden bire boynumdan sertçe elini çekmesiyle birlikte yerini acıya bırakmıştı. Bu öyle bir acıydı ki, beynim yerinden çıkacakmış gibiydi.

Aynı anda Allison'la birlikte yere yığılışımı görmüştüm. Nefes alışlarım düzensizdi, sadece acı vardı. Yerde yatarken Allison'la bir birimizi izliyorduk. Ne garipti, değil mi? İkimiz de aynı anda ölüyorduk galiba...

***

(Heaven'den)

"Lia, Lia, hayır!" diye bağırıp, onun yanına doğru koşarak, titreyen vücudunu üzerime çektim. Durmadan titriyor, bedeni bir buzdan farksız olmuştu. Aslında benim de ondan farklı bir yanım yoktu, ama ben doğaüstüydüm, iyileşebilirdim. Ama o... O bir insandı.

Blood and Revenge 3: İlahi oyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin