İyi okumalar!
***
(Yazardan)
Elindeki yanıcı eşyalara bir daha baktı. Az önce ikizler bir birileriyle kavga ederken onları kolayca yakalamış, ve şimdi bağlı hallerini keyifle izliyordu. İçinde o ikisine karşı inanılmaz bir öfke barındırıyordu. Öyle ki, aylar geçmesine rağmen bunu üzerinden atamamıştı. Sinir bozucuydu.
"Ölüme mahkumsunuz! –diye bağırdı birden bire- Hepiniz öleceksiniz! En yakın arkadaşlarımın, Erica ve Boyd'un intikamını alacağım sizden! Tüm arkadaşlarımın acı çekmesine sebep oldunuz, ve şimdi siz de bu acıyı tadacaksınız!"
Ona ne olmuşdu? Neden hiç olmadığı biri gibi davranıyordu ki? İçindeki insanı kaybetmişti, bu apaçık belliydi. Bunun yüzünden Scott'la arasının bozulacağını da biliyordu, ama artık umrunda değildi.
Elindeki benzin dolu bidonu ikisinin de üzerine boşaltmaya başladı. Sonraysa cebinden kibriti çıkararak yaktı ve ona bakarak "Artık hayatınız elimdeki şu küçücük şeyin elinde..." diye mırıldandı.
Ama dışarıdan gelen gürültülü ateş sesiyle sözleri yarıda kesilmişti. Mermi tam Isaac'in elindeki yanan kibrite denk gelmiş, ve kenara uçurmuştu onu. Ve saniye bile geçmeden kapının açılıp, içeri üç kızın aynı anda dalmasıyla birlikte üçü de onlara dönmüştü bakışlarını.
"Galiba planlarını bozduk, ha?" diye Lia'nın gülümseyip, Isaac'in üzerine yürümesiyle gürültülü bir şekilde kükreme sesleri tüm odayı kaplamıştı. Aiden ve Ethan kollarındaki ipleri çözmüş, ve şimdi üçü bir biriyle dövüşmeye başlamıştı.
Lia şok içinde onlara bakarken Kira ve Allison onun kollarından çekerek, küçük odaya sokmuşlardı.
"Lanet olsun, onlar delirmiş gibiler!" diye Kira bir yandan konuşurken, diğer yandansa kapının önüne bir şeyler koymak için çabalıyordu.
"Onlara ne oldu?" diye hala şok içinde olan Lia Allison'a baktı. Allison kafasını sallayarak kapının önünde durdu. Hiçbiri hiçbir şey bilmiyordu şu an. Sadece dışarıda gerçekleşen savaşı izliyorlardı. Bu korkunçtu, az kalsın bir birilerini öldüreceklerdi.
Ve en korkunçu da, Ethan ve Aiden Isaac'e karşı dövüşmüyorlardı birlikte. Şimdi üçü de bir birinin rakibi gibiydi...
***
Chris Argent ellerindeki poşetlerle birlikte kapıdan içeri girdi. Allison'ın evde olmasını umuyordu, ama odasının kapısının açık, ve içeride hiç kimsenin olmadığını gördüğünde evde olmadığını anlayarak, poşetleri mutfağa taşıyıp, bıraktı.
Ama sanki ters giden bir şeyler vardı içeri girdiğinden beri. Bir şeyler hissetmişti, ama ne olduğunu anlayamamıştı. Daha çok tehlike gibi geliyordu ona.
Silahını belinden çıkarıp, tetiği çekti. Yavaş yavaş çalışma odasına yaklaşıp, zaten aralık olan kapıdan birden bire içeri daldı. İçeride Derek'i görmesiyle birlikte biraz sakinleşse de, silahını geri kemerine yerleştirmedi.
"Derek? Burada ne işin var?"
"Bizim müttefik olduğumuzu sanmıştım, Argent. Ama sen bana silah doğrultuyorsun..."
Derek'in çökmüş gözaltları, ve bembeyaz derisi Chris'e çok garip gelmişti. Ve bakışları... O öfke... Chris'i çok korkutmuştu. Ve bu da az değilmiş gibi, bir de Derek durmadan onun üzerine doğru yürüyordu.
"İyi misin sen?" diye Chris'in sormasına kalmadan, Derek Chris'in üzerine doğru koşarak, elindeki silahı düşürdü, ve tek hamleyle onun kollarından tutarak, az önce hazırladığı sandalyeye doğru sürüklemeye başladı. Chris ona karşı gelmeye çalışsa da, beceremiyordu. Derek'in gücü sanki ikiye katlanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood and Revenge 3: İlahi oyun
Fanfic****Blood and Revenge serisinin devamıdır, anlamak için ilk kitapları okumanızı tavsiye ederim**** ... "Hayır... İçeri girmesine izin verme... İçeri girmesine izin verme..." ... "Heaven..." diye arka tarafımdan kıkırtıyla adımı birileri fısıldadığın...