İyi okumalar!
***
(Lia'dan)"Senin burada ne işin var?" diye yavaş çıkan, ama odada sanki yankı yapan sesimle ona sordum. Bakışları Scott'dan bana dönünce "Bence bunun seninle hiçbir alakası yok, Lia." diye mırıldandı.
"Hayır, onunla da bir alakası var. Sen gittiğin o gün yanımda o da vardı... Ve şimdi. Bu eve nasıl girdin?"
Scott'ın sesinden duygu durumunun ne kadar karışık olduğunu anlayabiliyordum. Onun buraya gelmesinin acısı ve havanın neredeyse kararmasına rağmen Heaven'in hala gelmemesi Scott da dahil olmak üzere üçümüzün de canını yakıyordu.
"Kapıları kapatın, hava artık kararmak üzere!" diye gürültülü bir ses duyunca hepimiz kapıya doğru baktık. Heaven elinde bir kaç tane silah ve bıçaklarla gelmiş, ama karşısında Bay McCall'u görünce hepimiz gibi şoka uğramıştı.
"Bunun burada ne işi var be?!" diye kaşlarını çatıp, onun yüzüne baktığında "Asıl o soruyu benim sana sormam gerek, küçük hanım. Elindeki o şeyleri nereden aldın?" dedi Bay McCall ustalıkla.
"Bak, bu evden gitmen gerek, tamam mı? Burada hiç iyi şeyler olmayacak..."
Söylediğim şeylere rağmen durmadan Heaven'i ve elindeki silahları izliyordu. Sonra belinden silah olduğunu anladığımız şeyi çıkararak "Önce bu hanımı karakola götürmem gerek... Ellerini yukarı kaldır. Hemen!" diye bağırdı birden bire.
"Baba, o silahı yere at!" diyen Scott'a karşılık "Geri çekilin hepiniz! Bu kızın bir şeyler karıştırdığını biliyordum!" bağırdı. Heaven hala bıkkın bakışlarla Bay McCall'ı izliyor, onu vurursa hiçbir şeyin olmayacağını bildiği için en ufak kılı bile kıpırdamıyordu.
"Raphael?!" diye sinirli ve tanıdık ses geldiğinde kapıda Melissa'nın belirmesiyle Heaven "Sonunda bu tiyatrodan kurtulduk..." diye fısıldayıp yanımıza doğru yürümeye başladı Bay McCall'ı umursamadan.
"Onun elinde silahlar var ve hiçbirini almaya yaşı yetmiyor!"
"Kapa çeneni, ve bu evden hemen çık."
Melissa'nın kararlı sesi odada yankılanmıştı. O sıradaysa Heaven bana en sevdiğim silahlarım olan gümüş renkli tabancayı ve aynı renkte olan, orta boylu, üzerinde bazı güzel simgeler barındıran bıçağı verdi. Bunları bana Bay Argent hediye etmişti. Kira'yaysa iki tane küçük, ama çok kullanışlı bıçak vermişti.
"Scott..." diye fısıldadım pencereye gözüm gittiğinde. Hava birden bire alakaranlıkken, rengi git gide, saniyeler içinde simsiyah hal almıştı. Odadaki her şey rengini kaybetmişti sanki. Ve o sırada salonda, gölgelerin arasından bir şeyin görünmesiyle birlikte hepimiz arka arkaya giderken Bay McCall o şeye doğru yürümüştü.
"Hayır, Hayır, dur!" diye Heaven bağırıp, oraya doğru gitmek istediğinde Onilerden biri Bay McCall'ın tam göğsünün üzerinden saniyeler içinde kılıçını sokmuştu.
"Baba!" diye Scott bağırıp, gözlerimizin önünde dönüşerek o şeylerin üzerine koşmaya başladı. O sırada Kira'ya dönerek "Melissa'ya Bay McCall'ı taşımasında yardım et!" dedikten sonra Heaven'le bir birimize baktık. Hep antremanlarda yaptığımız şeyi yapacaktık. Ben onu kenardan koruyacak, oysa diğerlerini halledecekti.
Yerimi aldıktan sonra ikisinin de üzerine gelmeye, onları alt etmeye çalışan Onilere sıkmaya başladım. Ama sanki onlara sıktıkça mermiler havada kayboluyor, farklı yerlere gidiyorlardı. Ve, Heaven'le Scott'ı fena halde benzetiyorlardı.
Pencerelerin teker teker kırılıp, birilerinin içeri girmesiyle birlikte kurt sesleriyle başka silah sesleri bir birine karışmıştı. Odaya birden bire altı kişi daha girmişti: Ethan, Aiden, Chris, Allison ve Isaac. Altısı da durmadan Onilerin üzerine koşuyor, ama Oniler onları fena halde benzetiyolardı.
![](https://img.wattpad.com/cover/273676151-288-k736427.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood and Revenge 3: İlahi oyun
Hayran Kurgu****Blood and Revenge serisinin devamıdır, anlamak için ilk kitapları okumanızı tavsiye ederim**** ... "Hayır... İçeri girmesine izin verme... İçeri girmesine izin verme..." ... "Heaven..." diye arka tarafımdan kıkırtıyla adımı birileri fısıldadığın...