İyi okumalar!
***
(Lia'dan)
İstemesem bile ayaklarım beni yeniden buraya getirmişti. Bunun yanlış olduğunu biliyordum, onun beni sevmediğini, artık onun için bir toz kadar bile değerimin olmadığının farkındaydım.
Yavaş yavaş yürüyüp, yanındaki koltuğa oturdum. Telefonumu çıkararak birinden mesaj gelmiş mi diye baktım. Cara, Scott ve Lydia defalarca beni aramıştı, ama sessizde olduğu için duymamıştım. Başka bir şey yapmadan bildirimleri telefondan temizleyip, cebime attım.
Parmaklarımla oynarken, ona bakmamaya çalışıyordum. Yüzündeki yara hala iyileşmemişti. O kadar korkunç görünüyordu ki, her onu gördüğümde ağlamak istiyor, ama kendimi zorla da olsa sıkıyordum, bunu başarıyordum.
"Evet, yine ben geldim. –diye söze başladım sanki beni duyuyormuş gibi. Hala parmaklarımla oynuyurdum- Beni duymadığından eminim, ve burada olmadığımı hissetmediğinden de... Ama seni yanlız bırakmak, sonra da hiçbir açıklama yapmamak beni kötü hissettirirdi. Senden farklı olarak... –gözlerimi kapattım. Konuyu değiştirmeliydim.- Aramızda olmadığın süre içinde Stiles'ın Nogitsune olduğunu öğrendik. Az kalsın Scott ve Heaven'i öldürecekti. Ama sonra onu Deaton durdurdu. Bedenine zehirli ot enjekte etti, bu bir süre kötü ruhu ondan uzak tutacak.
Ve sonra bir daha Heaven'la konuşmadı. Ona zarar verdiği için. Herkes delirmiş durumda şuanda. Birilerine bir şey olacak diye çok korkuyorum, ve yanımda hiçbiriniz yoksunuz. Ne Heaven, ne Stiles, ne Scott, ne... Ne sen... –bakışlarımı sonunda yukarı kaldırıp, ona ve yaralı yüzüne baktım. Elimi yüzüne yaklaştırarak- Ne sen yoksun... Kendimi o kadar yanlız hissediyorum ki. Bundan ne kadar kötü etkilendiğimi sana anlatamam. İçimde bir şeyler değişiyor, Isaac. Ben geçen gün birini öldürdüm... Ve bunu gözümü bile kırpmadan yaptım. Sırf arkadaşlarım için...
Değişiyorum, bunun sebeplerinden biri de sensin. Bunları hiçbir zaman dile getiremeyeceğimi sanıyordum, aslında gerçekten de yapamazdım bunu. Yoruyor bu beni, senin başkasını sevmen beni her gün mahvediyor bunu sana söylemesem bile.
Uyandığında yine beni değil, onu seveceğini biliyorum. Bunun ne kadar acıtacağının da farkındayım, ama lütfen, uyan artık. Bazı şeyleri doğru yapmak için sana ya da Heaven'a ihtiyacım var, ama ikiniz de yoksunuz. Lütfen... Uyan artık... Seni seviyorum... Uyan..."
Son sözlerim fısıltıdan farksız çıkmıştı dudaklarımdan. Ellerimi titreyerek onun yanağından çektim, bu olmamalıydı. Ağlamamalıydım, o beni sevmemişti bile. Onun için kahrolmam gerekmiyordu.
Ama kalbim başka şeyler söylüyordu. Lanet olsun, ben ona aşıktım, ve bu büyük bir gerçekti!
"Lia..."
Tanıdık bir ses duyduğumda kafamı hızla yukarı çevirdim. Scott tam yanımda duruyor, hüzünlü gözlerle beni izliyordu.
"Onu hala seviyorsun..." dediğinde kendimi sıkamamıştım artık. Ayağa kalkıp, ona sıkıca sarılarak, kafamı boynuna gömdüğüm. Sessiz hıçkırıklarımı kimsenin duymaması gerekiyordu. Canım yanıyordu, ve bunu sadece onun hissettiğinden emindim.
Bana sıkıca sarıldı. Aynı acıyı taşıyorduk ikimiz de. Sevdiğimiz insanlar artık bizi sevmiyorlardı. Ve bu... İğrenç bir histi...
***
(Heaven'den)
Beni akıl hastalarının götürüldüğü, elleri ve ayakları bağlanabilen sandalyeye oturtmuştu. Hala kaçmamdan, ya da ona bir şey yapmamdan korkuyordu, ama kendini belli etmemek için sadece sırıtıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood and Revenge 3: İlahi oyun
Fanfikce****Blood and Revenge serisinin devamıdır, anlamak için ilk kitapları okumanızı tavsiye ederim**** ... "Hayır... İçeri girmesine izin verme... İçeri girmesine izin verme..." ... "Heaven..." diye arka tarafımdan kıkırtıyla adımı birileri fısıldadığın...