15. bölüm ~ Cadılar bayramı.

324 44 2
                                    

İyi okumalar! öylesine sevdiğim bir şarkıyı medyaya koydum 


***

(Heaven'den)

Evimden zorla çıkarıldığım için Stiles ve Scott'a durmadan küfürler ediyordum. Sıcacık yatağımda (ki bunu pek fazla hissedemiyorum vampir olduğum için), zor geçen bir kaç günü uyuyarak atlatmak isterken, yeniden bir Cadılar Bayramı saçmalığı ortaya atılmıştı. Daha bir yıl önce bu bayramda başımıza gelmeyen kalmamıştı, ama çocuklar galiba bunu çabuk atlatmış ve unutmuşlardı.

"Mızmızlanmayı kes ve eğlencenin keyfini çıkar, Heaven." diye Stiles kolunu boynuma atarak, beni gürültülü kapıdan içeri geçirdi. Ama Derek'in evinde olan şeyleri gördüğüm anda şok geçirmiştim.

Derek'in evinde. Ondan izinsiz. Bir parti?!

"Bu nasıl bir saçmalık böyle?!" diye sinirle bağırdığımda Scott diğer kolumdan tutarak "Rahatla, Heav, sadece eğlenmene bak..." dedi ve bakışları bir noktada durdu. Oraya baktığımdaysa ikinci bir şokla Scott'a döndüm.

Scott Kira'ya bakıyordu. Ve garip duygular yayıyordu etrafa...

Sonraysa bakışlarım Lia'nın oturduğu yerle kesişti. Yanlız başına, kenarda, boya kaplarının yanında oturuyor, bazen gelen insanların vücudunun herhangi bölgesine güzel, neon çizimler yapıyordu.

Ama birden durdu. Yüzünü boyadığı çocuktan bakışları ayrıldı ve karşısına baktı. Onun baktığı yeri izlediğimdeyse gördüklerim midemi bulandırmaya yetmişti. Isaac ve Allison bir birine sarmaş dolaş şekilde dans ediyorlardı.

Onun çok üzüleceğini sanmıştım, ama sonra derin bir nefes alarak çocuğun yüzünü boyamaya devam etti. Bir kaç saniye sonra bitirip, gülümseyerek onu yolladı ve bizim olduğumuz tarafa yürümeye başladı.

"Heaven, seni sonunda getirebildiler mi? İki saat önce bana isyan ettiğinde aslında Stiles ve Scott'ı göndermem gerektiğini biliyordum." deyip gülümsediğinde gözlerimi devirdim. Sinirli yüzümü görünce elindeki boya fırçasıyla dudaklarımın bittiği yerden, yanağımın ortalarına doğru bir çizik attı.

"Neden bu kadar ciddisin sen?" dediğinde "Demek beni Joker'e benzettin ha?" diye cevap verdim. Gülerek kafasını salladı ve Stiles'ın zoruyla beni, yüzümü boyaması için sandalyeye oturttu. Evet, Lia'yı Ethan ve Aiden insanların vücudunu boyaması için özel olarak davet etmişlerdi.

Şimdiyse benim boynuma kocaman vampir dişleri çizmişti. Bu kızın yaratıcılığına (!) gerçekten hayrandım. Beyaz neon köpek dişleri sanki benim boynuma gömülmüş ve kanımı içiyordu. Ve dişlerin uçlarında kan lekeleri vardı.

Aslında sadece o değil, farklı farklı, garip detaylar da eklemişti bedenime. Aynada kendime baktığımda galiba çizimlere aşık olmuştum. Hepsini sanki özenle çizmiş, bana uyması için büyük çaba sarf etmişti.

"Harika oldun!" diye Stiles gülümsedi ve elimden tutarak beni deli gibi dans eden insanların arasına götürdü. Belimden tutup, hafif sallanıyordu. Her şey o kadar güzel gidiyordu ki, bunları birinin bozmasını hiç istemiyordum.

***

(Yazardan)

"Dostum, burası harika olmuş!" diyen Danny'ye çevirdi bakışlarını. Ne zamandan beri onlar arkadaş olmuştu? Ve neden hala Danny onunla barışmak istemiyordu? Anlamıyordu. Ama bunların geçeceğine emindi.

"Beğenmene gerçekten sevindim." dedi ve içkisinden bir yudum alarak gülümsedi. Aiden ve Lydia da yanındaydı ve onun garip durumda olduğunu ikisi de anlamıştı.

"Buzlar bitmiş, çocuklar."

Yanlarına gelen çelimsiz çocuğa baktıktan sonra Aiden "Ben alırım." dedi ve içeri geçmek istedi, fakat Ethan onu durdurarak "Bana bırak, sen Lydia'yla konuş." diye hafifçe göz kırptı. Aslında kardeşinin de ondan farksız bir tarafı yoktu. Lydia'yı seviyordu, fakat yanlış yapmıştı. Gitmiş, ve onu bir daha arayıp, sormamıştı.

Ethan içki bardağını masaya bırakıp, buzların konduğu odaya doğru yürümeye başladı. Uzun koridordan geçerken sanki tüm lambalar cızırdıyor, sanki hepsi titriyordu. Ama Ethan buna aldırmadı, küçük bir şeyden korkamazdı, değil mi? Canavarlara gerçekten inanıyordu, ama kendisi de bir canavar olduğu için sıkıntı yoktu.

Sonunda odaya vardı ve buz torbalarından birini eline aldı. Lamba durmadan cızırdıyor, yanıp sönüyordu. Ve sonunda söndü de. Ethan sinirle buz torbasını yere atıp, lambayı bir kaç kez çevirdi, lamba açıldığındaysa yeniden buz torbasını yerden aldı. Ama sanki lamba onunla oyun oynuyordu. Ve... Ve sanki hava birden soğumuştu.

Işığı yeniden açtı, ama bu kez o eğilmeden sönmüştü. Ve bu kez boynunun arkasından birinin soğuk nefesini hissetti. Sonra birden ışık açıldı ve Ethan onları gördü.

Tam beş tanelerdi. Sanki havada duruyor, simsiyah giyimleri ve yüzlerindeki maskeleriyle dehşet saçıyorlardı. Ethan korkuyla yerinde sarsıldı. İlk kez bu kadar korkuyordu bir şeyden.

Ve birden o yaratıkların gözleri açıldı. Sarı, uğur böceklerini andıran gözler bağırmasına yetmişti, ama saniyeler içinde bu sesi kesilmişti. Siyah giyimli şeylerden biri tam onun gözüne bakarak, boynundan tuttu. Kulağının arkasında bir acı hissetti önce Ethan, ve sonraysa her şey simsiyah hale büründü. Sadece bedeninden geçen garip şok dalgasını hissedebiliyordu, başka hiçbir şey.

Saniyeler sonra odada yanlızca Ethan ve titreyen bedeni kalmıştı. O siyah şeyler yok olmuştu.

***

Lydia birden sanki rüyadan yeni uyanmış gibi yerinde hopladı. Tam o sırada Lia onun yüzüne bir şeyler çiziyordu, ama onun sıçramasıyla birlikte fırça kaymış ve tüm yüzünde kocaman bir çizik olmuştu.

"İyi misin?" diye ona soru soran Lia'ya garipçe baktı. İçinde öyle garip hisler vardı ki, ne cevap vereceğini kestiremiyordu. Ve ya nasıl cevap vereceğini.

"Şey, ben... Aaa, ben galiba... Hava almam lazım..." dedi ve koşar adımlarla dışarı çıktı. Kapıdan çıktığı an soğuk rüzgarın yüzüne esmesiyle birlikte rahat bir nefes aldı. İçindeki bu hissi biliyordu. Bağırmak istiyordu, ve bu lanet his sadece etrafında ölen birilerini hissedince geliyordu.

Ellerini balkon pervazına dayadı ve bir kaç kere derin nefes aldı. Psikoloğunun ona söylediğini hatırlamaya çalıştı.

"Derin nefes al, Lydia. Bunların hiçbiri gerçek değil..."

Ama hepsi gerçekti. Ta Peter onu ısırdığı zaman psikoloğunun ona söylediği şeyler şimdi komik geliyordu. Vampirlerin, kurtadamların ve diğer garip canlıların içinde yaşıyordu. Ve kendisi de o canlılardan biriydi.

Güldü, sanki o zaman rahatladığını hissetmişti. Ama bu rahatlama sadece bir kaç saniye sürdü. Yandan gözüne takılan bir şeyi görünce arkasını döndü. Ve gördüğü şeyle şok içinde elini ağzına götürdü bağırmamak için.

Yerden yavaş yavaş kalkan simsiyah şeyler tüm etrafını sarmıştı, saniyeler içinde hepsi iki metre boyunda, havada asılı duran hayaletimsi varlıklara dönmüştü. Lydia bir kaç adım arkaya attı, ama etrafı sarılmıştı. O şeylerin sarı gözleri içinde kabaran çığlık atma isteğini daha da arttırıyordu.

Ağzını çığlık atmak için açtı, ama o şey ışık hızıyla Lydia'ya yaklaştı. Elini ağzına yaklaştırdığı an sanki tüm sesini kaybetmiş gibi hissetti Lydia. Acıyla karıştı her şey, çığlığı bir düğüm gibi boğazının derinliklerinde kilitli duruyordu.

O şey elini Lydia'nın boynuna götürdü. Lydia da kulağının arkasında aynı acıyı hissetmişti. Ve o acı, o kadar kötüydü ki, yere yığılmıştı anında. Bedeni buz tutmuş halde, hareketsizce yatıyordu. Bilincini yavaş yavaş kaybederken, bağırmak için ağzını açmaya çalıştı. Ama nafileydi. Ses bile çıkaramıyordu...

***


Blood and Revenge 3: İlahi oyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin