05 ♪ Bir Gözyaşıma Sığdırdım Yeminlerini

2.7K 334 944
                                    

Dolmuştum biraz. Dün akşam ağlamış olsam bile hâlâ ağlamak için nedenlerim vardı. Zihnimdeki sesleri, Özgür'ü, ailemi ve arkadaşlarımı düşünmek beni oldukça yoruyordu ve hayatımın kontrolünün elimde olmadığını bilmek de gözyaşları ekliyordu haneme. Bu yüzden hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum.

Bir şeyler kaçırmış olmalıydım hayatta. Dalgınlığıma gelmiş, Özgür'ün hayatıma girdiği o can alıcı noktayı kaçırmış gibiydim ve elimden kopup giden ipleri artık o tutuyordu. Beni asıl endişelendiren ise hiç şikayetimin olmamasıydı.

Otobüs gelmişti ama o bu sefer otobüse binmemişti. Belki de sadece beni görebilmek için gelmişti durağa. Bu aptal düşünce, az da olsa gülümsetmişti yüzümü.

Okulun önünde duran otobüsten iner inmez Hayat ve Güneş iki yanıma geçip günaydın öpücüklerini vermişlerdi. Hayat, anında söze atılmış ve "Dün gece sahilde çok eğlendik kızım!" diyip yerinde zıplamıştı. "Serhat ile az kalsın öpüşecektik. Güneş olmasa gidiyordum elden." dedi ve kuru dudaklarıma bir tebessüm kondu. Güneş de kıkırdadı ve kolumu baş parmağı ile okşamaya başladı bir yandan da.

Kol kola okulun kapısından girdiğimiz anda bahçede oturan Serhatların ekibi bizi görmüştü ve selam vermişlerdi. Hepsine ufak bir baş selamı verip önüme döndüm ve Hayat'ın dün gece yaptıklarını dinlemeye başladım.

Hayat dolu olmak tanımı tek başına göğüslüyordu Hayat. Adı gibiydi işte. Herkes onu beğendikçe o da kendini beğeniyordu ve önünde kimse duramazdı artık. İnsanlar ona sevgisini gösterdikçe güçlenmeye, hayat dolu olmaya devam edecekti.

Ben ise çürüyecektim. Kemiklerime kadar çürüyecektim ve bir gün gelecek, kemiklerimi bile bulamayacaklardı. Çünkü o çürük kemikleri bile hak etmiyorlardı.

Kahve almak için kantine girdik ve sade, şekersiz bir kahve alıp sınıfa çıktım kızlarla. Bir süredir çayı şekersiz; kahveyi de sütsüz, şekersiz içmeye başlamıştım. Zihnimdeki o ses, şekerin kilo aldıracağını ve hayatımdaki bütün şekerli şeyleri atmam gerektiğini söylemişti. Ben de o sese itaat etmiştim ve artık şeker, hayatımda yoktu.

Ders başlayana kadar kızların anlattıklarını dinledim. Onlarla konuşmak bana iyi geliyordu her zamanki gibi. Hoca sınıfa girince de susmak zorunda kalmıştık. Güneş benim yanımda; Hayat ise bir önümüzde oturuyordu. Derste gözlerim onun parlak saçlarına kayıyordu her defasında. Her ne kullanırsam kullanayım onun gibi güzel saçlarımın olmayacağını anlamıştım ve bu biraz kırıcı bir gerçekti.

Matematik hocamız dersi anlatırken ben yine odaklanamamıştım elbette. Karnım guruldayacak korkusuyla cebelleşip açlıktan titreyen ellerime aldırış etmemeye çalışırsam elbette odaklanamazdım fakat bununla baş edebilmeyi öğrenmiştim. Zihnimdeki sesler, bu tür zorluklarla nasıl baş edebileceğimin tavsiyelerini de veriyordu bana. Görünmez olarak nasıl herkesin beni görmesini sağlayacağını anlatıyordu ve ben de ona itaat ediyordum.

Beni hiç girmemem gereken bir yola sokuyordu ama o yola giriyordum.

Dersin ortasında kapı çalınca bütün baygın gözler kapıya çevrilmişti. Müdür yardımcısı, arkasında bir çocukla beraber sınıfa girmişti ve ilk önce hocayla selamlaşmıştı. Hocanın arkasındaki çocuğa baktığımda ise büyük bir kahkaha atmak gelmişti içimden. Bu saçmalığın şerefine katıla katıla gülmek ne güzel giderdi!

Çünkü karşımda Özgür vardı. Dudaklarında minik bir tebessümle, elleri ceplerinde, saçları dağınık, formaları ütülü bir vaziyette tam karşımdaydı ve gözleri sınıfta dolanıp beni bulmuştu. "Ha siktir!" diye fısıldamıştım ve beni duymasa da gören tek kişi o olmuştu. Serhat ise onu görünce elini kaldırıp bir selam vermişti.

KEMİKLERİNDE CENNET | Yarı Texting (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin