21 ♪ Ben, Kırıldıkça Yok Olurken Sen, Gittikçe Kayboldun

1.5K 207 343
                                    

On yedi yaşındayım. Hayatımın ellerini şimdiki yaşlarımda tutamazsam hayatım boyunca o ipi yakalamak için koşturacağım ama bunu bile bile bir kez koşmak istemedim. Hayatıma öyle değer vermez hale geldim ki kendimden nefret etmeye başladım. Ama bir gün geldi, koşmak istedim. Bir an, gerçekten bir an, hayatım için çabalamak istedim. Onun sayesinde hayattan ufacık da olsa keyif almaya başladım. Günlerdir bir kez bile kıvrılmamış dudaklarıma, onun sayesinde onlarca tebessüm sığdırdım. Kırgın bakan gözlerime onun sayesinde parıltılar eklendi.

Bir şeylerin iyi gittiğini sandım. Anlatabiliyor muyum?

Seneler sonra ilk kez yaşadığımı hissettim. Anlayabiliyor musun?

Oysa hem çok hazırdım hem de bir o kadar hazırlıksızdım onu hayatıma almaya. Oysa bir cümle daha etse sorgusuz sualsiz kabul edecektim onu. Biliyorum, bir kez daha görsem, bir kez daha konuşsak onun beni gerçekten sevebileceğine inanacaktım. İnanmaya inanmaya inanacaktım ona.

Peki elde ne kaldı?

Elinde telefonla bir hafta boyunca Özgür'den mesaj bekleyen Elfida kaldı geriye.

Özgür artık yok. Bir haftadır yok. Ne birbirimizi ilk gördüğümüz durakta ne arkamdaki sırada ne de sahilde oturduğumuz o bankta... Özgür hiçbir yerde yok. Özgür yaşıyor mu, bilmiyorum. Özgür nerede, bilmiyorum.

Özgür neden gitti? Bilmiyorum.

Bana en çok koyan da hiç haber vermeden gitmesi. Bir hafta önce elimizdeki kahvelerle o banka oturduktan sonra ve beni sevdiğini söylediği o andan beridir onu göremiyorum. Ne aramalarıma cevap verdi ne de mesajlarıma. Hiç yapmayacağım şeyler yaptım bu haftada. Onu defalarca aradım. Birine defalarca mesajlar attım ama hiçbir geri dönüş alamadım. Seneler sonra ilk kez birini çok merak ettim ben. Kafayı yiyecek kadar merak ettim. Odamı yakıp yıkacak kadar merak edip onun için endişelendim.

Kaybettiğimi hissedince canım çok yandı. Her geçen gün umudumu kaybetmemek için savaşırken kaybetme hissi sıktı boğazımı. Nefessiz kalıyorum yedi gecedir.

Ansızın geliyor bu acımasız his. Nefessiz bırakıyor beni. Gözlerimi karartıyor ve yığılıverecekmişim gibi hissettiriyor. Kulaklarım çınlıyor. Gözlerimin önüne Özgür'ün siluetini dikiyor ve canımı cayır cayır yakıyor. Bir de ağlatmıyor o silueti. İnatmış gibi gülümsetiyor ve ben o gülümsemeyi hissedemediğim için bin parçaya bölünüyorum.

Canım çok yanıyor. Hissedebiliyor musun?

Yemin ederim, canım çok yanıyor. İnanıyor musun?

Sanırım... Sanırım Özgür gerçekten gitti. Bir veda bile etmeden, bir hoşça kal bile demeden, gideceğini bir an bile olsun belli etmeden gitti.

Seni seviyorum diye direten adam bir anda çıkıp gider mi peki? Doğru gelmiyor bana. Bir anda gitmesini mantıklı bir kalıba sokamıyorum. Sevenler gidemezler derler ya hani. O zaman Özgür beni sahiden de sevmiyor muydu?

O durağa her sabah neredeyse koşa koşa gidiyorum. Bu sefer göreceğim onu diyerek karşımdaki durağa bakıyorum ama onu göremiyorum. Her sınıfa girdiğimde arkamda olacağını düşünüyorum ve hevesle bakıyorum onun sırasına ama onu göremiyorum. Beremi takıyorum sokakta yürürken. Hani olur da beni takip ediyorsa berenin bana ne kadar yakıştığını söylemek için geliverir yanıma diye düşünüyorum ama onu göremiyorum.

Özgür, gitti.

🤍

Yirmi sekiz...Yirmi dokuz... Otuz...

Elli... Elli bir... Elli iki...

Doksan sekiz... Doksan dokuz... Yüz...

Nefes nefese yığıldım yumuşak halıya. Kalbim kaburgalarımı delip geçecek gibi hızlı atıyor. Nefes aldıkça kemiklerim batıyor tenime. Karnım yanıyor. Mekik çekmek, bir anda yüz mekik çekmek, bünyemi alt üst ediyor ama bu iyi bir şey.

KEMİKLERİNDE CENNET | Yarı Texting (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin