Fiziksel temastan çekinen bir kız oldum şu ana kadar. Eğer bir erkek, bir kız gelir de yüzümü incelerse, bende bir kusur bulursa o gecemin uykusuz geçeceğine ve o kusuru düzeltene kadar rahat nefes almayacağıma inandım şu yaşıma kadar. O kadar çok kusur buldular ki bende, bana yaklaşan her insanın böyle düşüneceğine inandım.
Eğer senelerdir inandığım şey doğruysa bu bakışlar da neyin nesiydi böyle? Özgür'ün gözlerindeki hayran dolu bakışların sebebi ben miydim? Aynaya bakarken çekindiğim yüzüme nasıl ışıl ışıl bakabilirdi ki?
"Bana neden böyle bakıyorsun?" diye fısıldadım. Hâlâ ayakta, nefeslerimiz nefeslerimize karışacak şekilde yakındık. Onu öpmeye cesaret edememiştim ama sabrımızın ince sınırlarında geziniyorduk ikimiz de. Tehlikeli bir ruh temasıydı bizimkisi ve o tehlike şu an çok cezbedici geliyordu.
"Her bir zerreni önce zihnime, ordan kalbime, en son da ruhuma kazıyabilmek için bakıyorum." diye fısıldadı. Oysa sesi nasıl da gürdü? "Hele de şu kırgın bakışlı gözlerini..." Mümkünmüş gibi daha çok yaklaştı bana. Nefesleri tenimi karıncalandırdı. "Zihnimin en ücra köşelerine kazıyorum. Kimse görmesin, kimse değiştirmek istemesin diye yalnızca bana aitleştiriyorum."
"Kırgın bakışlarımı sarmak istemiyor muydun?" diye sordum. Ben konuşunca dudaklarım dudaklarına daha çok yaklaştı. Sesli bir nefes çekti ciğerlerine.
"Yaralar iz bırakır Elfida. Sardığım bakışlarında kırgınlıklarının izleri hep olacak. Ve ben sana baktıkça seni daha çok seveceğim."
"Ah Özgür Soykan," diye fısıldadım ve başımı iki yana salladım. "Keşke herkes kusurlarıma senin baktığın gözle baksaydı." Sesim titredi.
"Bakamaz kimse sana ben gibi." Sesi keskindi. "O yüzden Özgür Soykan'ım ya ben. Eğer herkes gibi olsaydım ne arardı nefeslerim nefeslerinde?"
Başımı iki yana salladım. Bu adam, bu adam beni sözleriyle sarhoş ediyordu.
"Ayrıca," diye fısıldadı. Elini kaldırdı, başparmağı dudaklarımın üzerinde durunca nefesim tutuldu. Kıymetli bir hazineymişim gibi dolandı parmak ucu. Kalbim kaburgalarımı yırtıp geçecek sandım. "Adım dudaklarına öyle yakışıyor ki Elfida," Nefes aldı. "Senin Özgür'ünden başka kim olurdu bu yalancı adam?"
"Özgür," diye fısıldadım. Dudaklarım kıpırdadıkça parmak ucuna çarptı.
Özgür sesli bir nefes aldı ve dudaklarımdaki elini çekip çeneme koydu. Çenemi hafifçe kaldırdıktan sonra hiç düşünmeden zehir kokan dudaklarını dudaklarıma mühürledi. Nefesim kesildi, başım döndü. Kalbim kulaklarımda atmaya başladı. Onun dudaklarını dudaklarımda hissettikçe başım döndü.
Dakikalardır yapmak istediğim şeyi o yaptı ve ayaklarımın yerden kesildiğini hissettim. Sanki yalnızca ikimize ait olan bir cennete ayak bastık. Yargıların, insanların olmadığı ve yalnızca onun kokusunun, onun teninin, onun gözlerinin olduğu bir yere konmuş gibi hissettim.
Dudakları, tereddütle dudaklarımda durdu. Benden karşılık alamazsa dudaklarını dudaklarımdan ayıracağını sezdim. Korktum, içim ürperdi ve dudakları öylece dururken bu sefer ben öptüm onu.
İkimiz de aynı anda sesli bir nefes çektik tenlerimizden. Kolunu belime sımsıkı sarıp cılız bedenimi kendine çekti. Ben de kolumu boynuna sıkıca sardım. Bana öyle sıkı sarıldı ki ayaklarım yerden kesildi. Sanki dudakları bana birer kanat armağan etmişti. Kendimi bir kırlangıç gibi hissettim.
Kendimi birçok şey gibi hissettim ama en çok da Elfida gibiydim. Olmak istediğim kadın, bedenimin içinde taşımak istediğim ruhtum.
Benliğimin tüm zerrelerini onun dudaklarında bulmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KEMİKLERİNDE CENNET | Yarı Texting (Tamamlandı)
Roman d'amourİnsanlar konuştukça ben sustum. Ben sustukça konuşmaya zorladılar. Yargılar dinmeyince kendi mahkememi kurdum ve en ağır cezayı kendime verdim. Bu kadını yarattım ve kemiklerim sayılırken her bir kemiğime imzasını atan adam, kemiklerimde kendi ce...