37 ♪ Etrafın Bir Cehennemken Ne Güzel Çiçekler Açtırmışsın Kemiklerinde

1.1K 124 146
                                    

Beni tanıyorsun, beni biliyorsun. Benim varlığım dokunmuş sana, görmüşsün bir kere beni. Tutmuşsun ellerimden, belki sahiden belki hayalinde. Duymuşsun sesimi, duyurmuşum sesimi ve açmışsın kulaklarını. Söylediklerim var dediğimde ciddiye almışsın beni.

Yaşamışsın sen de. Yüklerin en ağırını taşıyorsun belki de. Ağrıyor omuzların, biliyorum. Bazen çökmüş görünüyorsun ama korkma, yargılamıyorum seni. Olur öyle şeyler, derler. Bazen dinlenmek isteriz sonuçta, bir soluklanmak gerekir. Taş değiliz ya, ağır gelir bazı şeyler. Ama sıkma canını hiç.

Saklanma aynaların ardına. Gör kendini, bak kendine. Bak, sahiden bak. Ne görüyorsun aynaların ardında? Bir sen var değil mi? Yaşamak isteyen bir sen. Gülmek isteyen bir sen. Ağlamak isteyen sen. Kızmak isteyen sen. Konuşmak isteyen sen. Hayalleri için adım atmak isteyen bir sen. Sen varsın işte, tüm benliğinle, tüm enerjinle ve tüm kaybedişlerinle.

Meydan okuyorsun kendine, ne güzelsin öyle. Etrafın bir cehennemken ne güzel çiçekler açtırmışsın kemiklerinde? Ah, sen, evet sen, tam karşımdaki, belki yanımdaki, belki solumdaki. Sen işte. Olmak istediğin halinde, her zamanki güzelliğinle.

Ben Elfida Sayar, bu benim mektubum. Benim, ben gibi olanlara bıraktığım mektubum. Olur da bu dünya beni silerse ardımda bırakacağım soluk birer imza olarak görülsün bu sözlerim. Yazılsın, çizilsin, hatırlansın. Bir Elfida vardı, densin. Birçok şey yaşadığım hatırlansın. Dünyada tek acı çeken kişinin ben olmadığım bilinsin ama acılarıma sırt çevrilmesin. Bir şeyler yaptım, kendimle savaştım ve değiştim. Bu böyle bilinsin.

Bir karar aldım birkaç gün önce. Benim gibi olanların, bu hastalıkla savaşan insanların yalnız olmadığını hatırlatmak için bir şeyler yapmayı düşündüm. Hastalığımın adını ilk öğrendiğimde gördüğüm hesap gibi, bir Instagram sayfası açtım. Bu gibi birçok mektubumu o sayfada paylaşıyorum ve içimizdeki o ses bizi hırpalarken bu seslerle mücadele eden insanların yanında olmak için elimden geleni yapıyorum.

Birçok insanla konuşuyorum hatta. Ben gibi olan, ben gibi düşünen o kadar insan varmış ki hayret ediyorum. Üzülüyorum da hallice. Keşke bu kadar kalabalık olmasaydık diyorum ama biliyorum, yapacağıma inanıyorum.

Beni dinlemeyen herkesin inadına, kendi sesimi bir gün duyuracakmışım gibi hissediyorum.

Umut diyorlarmış buna. Sahiden böyle düşünmek, umut etmek mi demektir?

Hazırlanmalıyım aslında. Pek konuşur oldum içimde. Evde olunca pek çıkmıyor sesim. Annemler odama da uğramıyorlar, bir ben varım bu dört duvar arasında. Bir de zihnimdeki sesler eşlik ediyor ama alışıyorum. En önemlisi de savaşıyorum onlarla. Bir şeyler değişti elbette. Günler geçtikçe bir şeylerin kıymeti değişti bende. Bu iyi bir şey sanırım. En azından nabzım artık normal atmaya başladı ve az da olsa, küçük küçük lokmalar da olsa yemeye başladım ben.

Bir Özgür'ün yanında yiyorum ya, o ayrı. Pek girmeyelim o konulara. Yalnız başımayken de yemeye çalışıyorum bir şeyler. Zor oluyor, ağlayasım geliyor ama bir şekilde yiyorum işte. Toparlanmak için, Özgür'ün ilk tanıştığı Elfida olmak için.

Bugün, bir ay sonra okula yeniden gideceğim gün. Biraz gerginim aslında ama en çok da heyecanlıyım. İnsanlar açıkçası hiç umurumda değil ama bakışlarından etkilenirim diye korkmuyor da değilim.

Sarmaya çalıştığım yaralarımı kanatacak herhangi bir şey yaşamaktan korkuyorum ama dün gece Özgür ile mesajlaşırken onun da söylediği gibi: "Hayatta kalmanın bir bedeli vardır ve o bedel de hayatın getirdiklerine karşı hep hazırlıksız olmaktır."

Ömrüm boyunca yaralarımı koruyamam. Bir yaramı korurken diğer yaram kanarsa akan kanlarımın hesabını veremem. O yüzden hazırlıksız olmanın normal bir şey olduğunu benimsemeye başlıyorum. Yaşamak istiyorum ve bana gül bahçeleri vadetmiyor kimse. O yüzden dikenleri de göz önüne alarak ama gülleri koklamayı unutmayarak ilerliyorum kendi yolumda.

KEMİKLERİNDE CENNET | Yarı Texting (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin